Yıllardan beri toplumumuzda körü körüne bir biat kültürü vardır.
İnsanların çoğu, araştırmadan temayüz etmiş şahıslara, yöneticilere ihtiyatsız bir iyimserlikle bağlanmakta, tahkik etmeden onların her dediklerini kabul edip onaylamaktadırlar. Bu kör biat, hem onu yapanlara, hem yapılanlara, hem de ülkeye telâfisi çok zor zararlara yol açmaktadır.
Sahasında uzman bir meşveret heyetine dayanmayan bir şahıs, dahi de olsa tek başına alacağı kararlarda yanılma ihtimali büyüktür. Onun kararında hata yapması durumunda, ona sorgusuz sualsiz biat eden kitle de hata yapmış sayılmaktadır. Böylece bir hata binlerce, hatta milyonlarca hata yapılmış gibi olmaktadır.
Körü körüne biatın geçmişte ve günümüzde yaşanan çokça acı örnekleri vardır.
Geçmişte içinde cemaat ve tarikatların bulunduğu halkın çoğunluğu, 12 Eylül 1980 hain darbecilerine aldanarak % 90 oranda destek vermişlerdi. Onlarda bu desteğe dayanarak Demokrasiyi, insan hak ve hürriyetlerini askıya alarak toplumun siyasî, sosyal ve dinî dokusunda uzun yıllar onarılamayan tahribatlar yapmışlardır. Hâlâ o tahribatlar tamir edilebilmiş değildir.
Halkın ekseriyeti, ibret almayarak 28 Şubat öncesinde, Demokrat güçler yerine, o zaman ki dindar kimlikli Demokrat olmayan siyasîlere açıktan destek vererek onları iktidara taşımışlardı. O siyasîlerin yaptıkları hatalar gerekçe gösterilerek post modern darbe yapıldı. Darbe neticesinde halk, özellikle destekçi dindar camia, darbeciler tarafından baskı ve zulme maruz kalarak bu işin ağır faturasını ödemek zorunda kalmışlardır.
Birkaç sene evvel 15 Temmuz kalkışması sonrasında, liderlerine kayıtsız şartsız bağlanan malûm cemaatin yüz binlerce mensubu, darbe ile ilişkilendirilerek, işinden aşından uzaklaştırılarak, önemli bir kısmı da hapislere tıkılarak dehşetli bir zulme maruz kalmışlardır. Eğer orada sağlıklı bir istişare mekanizması olsaydı, baştakiler tarafından Risale dilinin tahrifi, siyasetle içli dışlı olma, devlette kadrolaşma gibi meselelerde yapılan yanlışlar sorgulansaydı, belki durum farklı olurdu.
Ne yazık ki günümüzde de kitlelerin çoğu, sorgusuz sualsiz mevcut siyasî güçlere biat etmenin ağır faturasını hem kendileri, hem de ülke perişan bir duruma düşmek suretiyle ödemeye devam etmektedir. Uygulanan yanlış politikalar neticesinde ülke ekonomik yönden çökerken, Türkiye’nin ahlâk ve maneviyat yönünden ne hale geldiğini herkes görmektedir.
İstibdat, cehalet ve kayıtsız şartsız biattan beslenir. Bir toplumun fertleri, yöneticilerine gözü kapalı destek verdikleri sürece de, istibdattan ve kötü yönetimden kurtulmaları ve ileriye gitmeleri mümkün değildir.
Çare: Toplum çoğunluğun, akıl ve muhakemelerini işletip hak ve hürriyetlerine cesurane sahip çıkmaları, yanlışa ve yanlış kişilere destek vermekten vazgeçmeleri, liyakat sahibi demokrat güçleri işin başına getirmeleridir.
İslâm’ın altın devri olan Asr-ı Saadet ve ilk dört halife döneminde sahabeler, körü körüne biat etmedikleri, Kitap ve Sünnete aykırı gördükleri hususlarda yöneticileri sorgulayıp uyardıkları tesbit edilmiştir.