Nur Talebesi, Risale-i Nur’u okuyan, ondaki hakikatleri hazmeden ve hayatına uygulayan, Külliyatı kendi telifi gibi neşretmeyi hayatının gayesi olarak bilen kişidir. 1
Dershane ise, Nurlar’ın ferdî ve topluca okunduğu, müzakere edildiği, hizmete müteallik işlerin istişare ve planlandığı nuranî mekânlardır.
Aziz Üstadımız Bediüzzaman, mümkün olduğu kadar her yerde bir dersane açılmasını tavsiye etmektedir. Orada yapılan ders okumaları ve müzakerelerinin hem ilim, hem marifet hem ibadet olacağını, eski medreselerde beş on senede kazanılan ilmî seviyenin, Nur dershanelerinde beş on haftada elde edilebileceğini ifade etmektedir. 2
Dershaneler, Nur’un Şahs-ı Manevisinin tecelli ettiği yerlerdir. Oralarda Nur Talebelerinin manevî bataryalarının şarjı yapılmaktadır. Dünyevî meşgalelerle bunalan ruhlar orada huzura ermektedir. Manevî duygular orada okunan derslerle gıdasını almış olmaktadır. Orada içilen çayın, çorbanın tadı başkadır.
Nur Talebesi haftalık planını dershane ve ev derslerine göre ayarlayan kişidir. O günlerde mecburî evine misafir kabul etmez, kimseye misafir olarak gitmez, çok acil bir durum olmadığı sürece dersleri kaçırmaz.
Dershanede ve derslerde “müfritane irtibat” düsturunun hayata geçmesiyle Nur Talebelerinin uhuvvet ve tesanüdü pekişmektedir. Günlerce dünya işleri sebebiyle birbirini göremeyenler, orada derste bir araya gelip kardeşlik ve dayanışmalarını tazelemiş olurlar.
Zübeyir Ağabey ve diğer ağabeyler dershane ve derslere muntazaman iştirak ettiklerini hatıralardan okumaktayız.
Bir defasında Rafet Kavukçu Zübeyir Ağabey’e, “Ağabey! Her akşam derse gitmesem de, bazı akşamlar yazı yazsam olur mu?” diye sormuş. Zübeyir Ağabey, “yarın sana cevap vereyim” demiştir. Ertesi gün, “Rafet Kardeş senin derse gitmemene gönlüm razı olmuyor; her akşam derse iştirak etmelisin” diye cevap vermiştir.3
Üstad Nur Talebelerinin bir vazifesinin, ahirzamanın dehşetli sıkıntı ve meyusiyetlerine karşı birbirlerine teselli ve ferah vermek, birbirlerinin kuvve-i manevîyelerini takviye etmek, fedakâr ve hakikî kardeş gibi gam hüzün ve sıkıntılarına merhem sürmek, tam şefkatle kederli kalbini okşamak olduğunu belirtmektedir. 4 İşte bu vazife dershane ve derslerde tahakkuk etmektedir.
Nur Talebesi sadece kendisi derslere iştirak etmekle yetinmez. Varsa çocuklarını yanına alır. Derse katılabilecek akraba, komşu ve dostlarını da dâvet edip oradaki manevî ziyafette hissedâr olmalarına, imanlarını muhafaza etmelerine çalışır.
Nur Talebesi, dersane sorumlularıyla diyaloğa geçerek orada gördüğü temizlik, düzen noktasındaki noksanların tamamlanmasına çalışır. Orada kalan öğrencilerin hal ve hatırlarını sorar, onlara şevk ve ümit verir. Maddî imkânı varsa Eğitim Komisyonu ile irtibata geçer, onların maddî ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı sağlar.
Elhasıl: Nur Talebelerinin uğramadığı dershane garip ve yetimdir. Derslere ve dershaneye pek gitmeyen, ya da çok az giden bir Nur Talebesi de, orada tecelli eden yüksek feyiz ve Nurlardan, okunan hakikatlerden, Nur’un Şahs-ı Manevî’sinin bereketinden mahrum kalır. Böyle biri, bozuk çevrenin kötü etkilerine, “Şahs-ı Manevî” tarzında hücum eden ehl-i dalâletin saldırılarına çok zor mukavemet edebilir.
Cenâb-ı Hak bizleri sadık, sebatkâr, ihlâslı, dersane ve derslere müdavim olan Nur Talebelerinden eylesin. Amin..
Dipnotlar:
1– Mektubat, YAN, s. 400.)
2– Emirdağ L.1, s. 287.
3– İhsan Atasoy, Nurun Büyük Kumandanı Zübeyir Gündüzalp, s. 308.
4– Şuâlar, 14. Şuâ, s. 523.