7 Haziran 2015 ‘te yapılan seçim sonuçları büyüklerimiz tarafından beğenilmedi. Seçimler 1 Kasımda tekrar yenilendi. İstenen sonuç alınması için ülkenin kaynakları su gibi harcandı. Güçlü medya desteği ve gösterişli kampanyalarla halkın çoğu motive edildi ve istenen sonuç alındı.
Ufukta seçim gibi bir referandum gözüküyor. Meclisi dışlayan, sınırsız yetkilere sahip, ama sorumlu olmayan ve denetlenemeyen bir Başkanlık için, Anayasa değişikliği halkın önüne konacak. Önümüzdeki üç ayda Türkiye’nin gündemi bu işle ilgili olacak gibi görünüyor. Sonucun “Evet” olması için yine toplumu gerecek, kamplaştıracak hararetli kampanyalar devreye girecek.
Kampanyalarda siyasîler yine birbirlerini yerden yere vuracaklar. Güya haklılıklarını ispat etmek için birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökecekler. Yüksek perdeden hakaretler, tehditler, bağırmalar, çağırmalar havalarda uçuşacak. Yaşanan olumsuzluklar, hata ve günahlar karşı tarafa yüklenecek.
7 Haziran 2015 ‘te yapılan seçim sonuçları büyüklerimiz tarafından beğenilmedi. Seçimler 1 Kasımda tekrar yenilendi. İstenen sonuç alınması için ülkenin kaynakları su gibi harcandı. Güçlü medya desteği ve gösterişli kampanyalarla halkın çoğu motive edildi ve istenen sonuç alındı.
Ufukta seçim gibi bir referandum gözüküyor. Meclisi dışlayan, sınırsız yetkilere sahip, ama sorumlu olmayan ve denetlenemeyen bir Başkanlık için, Anayasa değişikliği halkın önüne konacak. Önümüzdeki üç ayda Türkiye’nin gündemi bu işle ilgili olacak gibi görünüyor. Sonucun “Evet” olması için yine toplumu gerecek, kamplaştıracak hararetli kampanyalar devreye girecek.
Kampanyalarda siyasîler yine birbirlerini yerden yere vuracaklar. Güya haklılıklarını ispat etmek için birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya dökecekler. Yüksek perdeden hakaretler, tehditler, bağırmalar, çağırmalar havalarda uçuşacak. Yaşanan olumsuzluklar, hata ve günahlar karşı tarafa yüklenecek. Toplumun bir kesimi bir tarafı, diğer kesimi öbür tarafı haklı görecek. Sağduyular, akıllar yerini duygusal, aşırı, olumsuz tepkilere, kavgalara, gerilim ve şiddetli münakaşalara terk edecek. Allah etmesin belki de bu yolda can ve mal kaybı yaşanacak.
Haddi zatında ülkenin gündeminde, toplumda yaşanan ahlâkî erozyon, azgınlaşan terör, perişan bir halde olan eğitim, sağlık, işsizlik, üretim, sanayi ve teknoloji meseleleri masaya yatırılıp tartışılması gerekirken, ülkeye vakit ve nakit kaybettiren “Başkanlık olsun mu, olmasın mı?“ tartışılacak.
Toplanan sınırlı vergiler, ülkenin maddî–manevî kalkınması ve refahı, halkın ve gençlerin doğru bir şekilde eğitimi, sanayi ve teknolojinin uluslar arası düzeyde rekabet edebilecek bir seviyeye yükseltilmesi yolunda harcanması gerekirken, boş yere harcanacak. Sonra hazinede oluşan boşluğu doldurmak için devletin eli vatandaşların cebine gidecek. Akaryakıta, doğalgaza, elektriğe, suya zam üstüne zam yapılacak. Ona yapılan zam diğer fiyatlara otomatik yansıyacak. Ülke daha da fakirleşecek. Halkın perişaniyeti daha da katmerleşecek.
İşin garip tarafı, bu işler yapılırken uyarı vazifesini yapması gereken tecrübeli siyasîler, diplomatlar, Üniversite çevreleri, iş adamları, derin bir sessizliğe gömülmüş durumdadır. Korkularından seslerini çıkaramıyorlar. Basının önemli bir kesimi çılgınca bu yanlış işleri alkışlamaktadır. Halbuki yukarıdaki çevrelerden gerekli mercilere cesur ve duyarlı, mutedil uyarılar yapılsaydı durum farklı olurdu. Hepimiz aynı gemide bulunuyoruz. Gemi hızla kayalara doğru yol alıyor. “Sesimi çıkarırsam başıma bir belâ gelir” endişesi, sahibini kurtaramaz ve bir işe yaramaz. Çünkü korkunun ecele faydası yoktur.
Cenâb-ı Hak bize, yöneticilerimize ve insanlarımıza doğru ve yanlışı birbirinden ayıracak bir basiret, yanlışı terk edip hakkı ve doğruyu söyleyip hayata uygulayacak imanî bir şecaat ve cesaret nasip etsin. Amin..
recek. Sağduyular, akıllar yerini duygusal, aşırı, olumsuz tepkilere, kavgalara, gerilim ve şiddetli münakaşalara terk edecek. Allah etmesin belki de bu yolda can ve mal kaybı yaşanacak.
Haddi zatında ülkenin gündeminde, toplumda yaşanan ahlâkî erozyon, azgınlaşan terör, perişan bir halde olan eğitim, sağlık, işsizlik, üretim, sanayi ve teknoloji meseleleri masaya yatırılıp tartışılması gerekirken, ülkeye vakit ve nakit kaybettiren “Başkanlık olsun mu, olmasın mı?“ tartışılacak.
Toplanan sınırlı vergiler, ülkenin maddî–manevî kalkınması ve refahı, halkın ve gençlerin doğru bir şekilde eğitimi, sanayi ve teknolojinin uluslar arası düzeyde rekabet edebilecek bir seviyeye yükseltilmesi yolunda harcanması gerekirken, boş yere harcanacak. Sonra hazinede oluşan boşluğu doldurmak için devletin eli vatandaşların cebine gidecek. Akaryakıta, doğalgaza, elektriğe, suya zam üstüne zam yapılacak. Ona yapılan zam diğer fiyatlara otomatik yansıyacak. Ülke daha da fakirleşecek. Halkın perişaniyeti daha da katmerleşecek.
İşin garip tarafı, bu işler yapılırken uyarı vazifesini yapması gereken tecrübeli siyasîler, diplomatlar, Üniversite çevreleri, iş adamları, derin bir sessizliğe gömülmüş durumdadır. Korkularından seslerini çıkaramıyorlar. Basının önemli bir kesimi çılgınca bu yanlış işleri alkışlamaktadır. Halbuki yukarıdaki çevrelerden gerekli mercilere cesur ve duyarlı, mutedil uyarılar yapılsaydı durum farklı olurdu. Hepimiz aynı gemide bulunuyoruz. Gemi hızla kayalara doğru yol alıyor. “Sesimi çıkarırsam başıma bir belâ gelir” endişesi, sahibini kurtaramaz ve bir işe yaramaz. Çünkü korkunun ecele faydası yoktur.
Cenâb-ı Hak bize, yöneticilerimize ve insanlarımıza doğru ve yanlışı birbirinden ayıracak bir basiret, yanlışı terk edip hakkı ve doğruyu söyleyip hayata uygulayacak imanî bir şecaat ve cesaret nasip etsin. Amin..