Âlimler farklı farklıdır.
Bazı âlimler bağnaz olup, kendi görüşüne saplanıp kalır, başka görüş ve düşüncelere yer vermek istemez. Bazıları hakikati bildiği ve gördüğü halde onu ifade etmekten korkan, gördükleri yanlışlara sessiz kalmayı tercih eden kimselerdir. Bazıları da, hakperestlik göstererek hakkı ve doğruyu korkmadan ifade eden, ilmin izzetini koruyan cesur ilim adamlarıdır. İşte geçenlerde İstanbul Yeniköy Merkez Camii’nden ebediyete uğurladığımız Şerif Mardin, son grup âlimlerdendir.
Kur’ân’ın son çağlara olan mesajını en güzel şekilde Risale-i Nur ile ortaya koyan Üstad Bediüzzaman’a, günümüzün ilahiyat âlimleri bigâne kalıp ilgi göstermez iken, Uluslararası Sosyal İlimler Camiasında, Sosyoloji alanında otorite olan Şerif Mardin, Bediüzzaman’ı anlamaya çalışmış ve anladığı kadarını da yazdığı ilmi bir eserle anlatmıştır.
O, Üstadı ve Risale-i Nur’u hakperest bir nazarla Sosyoloji açısından araştırınca hayran kalmış, içinde yetiştiği materyalist düşünceli, bağnaz aydınların olumsuz tepkilerini göze alarak “Bediüzzaman Said Nursî Olayı – Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Değişim” kitabını yazmıştır. Nitekim zikredilen aydın çevreleri ve Kemalistler, bu kitabı sebebiyle adeta onu linç ederek, Bilimler Akademisi üyeliğinden ihraç etmişlerdir. Ancak o hakka taraftarlığını göstererek geri adım atmamış ve bu mevzuda araştırmalar yapmaya devam etmiştir.
Onunla ilgili bir hatıramı bu münasebetle ifade etmek isterim.
Askerlerin darbe olgunlaşsın diye olaylara müdahale etmediği, anarşinin bir kâbus gibi Türkiye’nin üzerine çöktüğü 1979–80 yılları idi. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nün (şimdiki Marmara İlahiyat) öğrencisiydik. Cumartesi akşamları Üsküdar Bülbülderesi Arifler Apartmanında bulunan Nur Dersanesine derse giderdik. Orada Mustafa Sungur Ağabey’in eşliğinde çok nefis ve verimli dersler yapılırdı.
Sungur Ağabey, dersi Harun Keleş veya İhsan Atasoy’a okutur, kendisi de gerektiğinde başka Risalelerden aktarmalar yaparak veya Üstad ile yaşadığı hatıralardan örnekler vererek ona katkı yapardı. Uzaklardan, civar semtlerden derse geniş katılım olurdu.
Bir defasında Şerif Mardin, gazeteci Sual Alkan ile birlikte derse iştirak etmişti. Ağabeyimizin yaptığı dersi çok dikkat ve ilgi ile dinlemişti. Ders sonrasında Suat Alkan onu dışarıya kadar uğurlamaya gitti. Döndüğünde onun kendisine, “ Bediüzzaman büyük bir âlimdir. Risale-i Nur çok muhteşem bir eserdir. Ben kendimi Risalelerle eğiteceğim” dediğini bize aktarmıştı.
O, Sünûhat’ta geçen Avrupa’nın fen ve san’at alanında nasıl terakki ettiğinin Sosyolojik sebeplerini okuyunca buna hayranlığını izhar ettiği, “Ben Sosyoloji alanında uluslar arası düzeyde çalışmalar yaptım. Avrupa’nın terakkisi ile alâkalı böyle bir izaha rastlamadım. Haddizatında biz Bediüzzaman’ın dizi dibinde oturup ondan Sosyoloji dersi almamız lâzımmış” dediği ifade edilmektedir.
Sözün özü: Bediüzzaman ve Risale-i Nur’u araştırarak ilim dünyasının gündemine taşımak demek, Doğru İslâm’ı ve İslâm’a lâyık doğruluğu anlatmak demektir. Merhum Şerif Mardin, günümüzün din âlimlerinin bile Bediüzzaman ve Risalelerden bahsetmekten çekindiği ve korktuğu bir zamanda bu işi yapmakla, büyük bir hizmet yapmış olmaktadır. İnşallah bu hizmetin güzel mükâfatını öbür dünyada en iyi bir şekilde görecektir. Ruhu şad olsun.