Bir ülkede asayiş ve sükûnet, sadece kanun ve polis korkusu ile sağlanamaz, suçlar ve kötülükler önlenemez.
Bu iş için fertlerin akıl, kalp ve ruhlarına nüfuz eden hasbî, manevî irşada şiddetle ihtiyaç vardır. İşte sivil, bağımsız cemaat ve tarikatlar bu işi yapmaktadır. Bu yapılar rahat bırakılırsa vazifelerini istenen manada yerine getirecekleri kuvvetle muhtemeldir. Siyaset onları cazip tuzaklarla kendine biat ettirmeye kalkarsa, bazı çevreler onları korku ve tehditle rahatsız ederse hizmetleri pek etkili olamaz. Bu durum, devlet ve milletin zararınadır.
DEMOKRAT İDARELER CEMAATLERE MÜDAHALE ETMEMİŞTİ
Cemaat ve tarikatlar, Menderes ve Demirel’in başında olduğu Demokrat iktidarların sağladığı hürriyet zeminlerinde bağımsız ve etkili dinî hizmet yapmışlardı. Siyaset ve devlet onlara müdahale etmemişti. Zira yönetimdeki Demokrat iktidarlar bu hizmetleri din ve vicdan hürriyeti kapsamında değerlendirmişlerdi. Kemalist derin yapının etkili olduğu ve Demokrasinin askıya alındığı darbe süreçlerinde bu yapılara, değişik tuzaklar kurularak hizmetlerinin bozulduğu görülmüştür.
Geçmişte 12 Eylül 1980 darbecileri ve onların iktidara taşıdıkları siyasîler, dinî yapıların çoğunu Kemalizm ile barıştırıp kontrol altına almak için devletin maddî imkânları, cazip makam ve mevki tuzaklarıyla şaşırtmış ve işleyişlerine müdahale etmişlerdi. 28 Şubat darbecileri de devlet güçleriyle üzerlerine giderek onlara darbe vurmuşlar, hizmetlerini engellemişlerdi. Bu yüzden o dönemlerde din hizmetleri beklenen sonuçları vermemişti.
Derin odakların yönlendirmesine tabi olan günümüz siyaseti de, bu yapıları rahat bırakmayarak benzer tuzaklarla politize ettikleri müşahede edilmektedir. Ne yazık ki onlar da gönüllüce bu tuzaklara düşerek, seçim öncesi süreçlerde basın yoluyla kamuoyu önünde alenî olarak siyasî destek bildirileri yayınlamışlardı.
TOPLUM POLİTİZE OLMUŞ YAPILARA İTİBAR ETMEZ
Toplum politize olmuş, yandaş dinî yapılara pek itibar etmez. İrşadını dikkate almaz. Onlara sadece destek verdikleri siyasîlerin taraftarları itibar eder. Ülkede devasa bir Diyanet teşkilâtı, çok sayıda cemaat ve tarikat varken, iman ve ahlâk buhranı yaşanmasının bir sebebinin, bu yapıların çoğunun hizmetlerine siyaset gölgesinin düşmesi ve bunun neticesinde ihlâslarının kaybolmasıdır.
Dinsizliği ve ahlâksızlığı terviç eden fesat odaklarının da istediği; dinî yapıların siyaset ve ticaret tuzaklarına düşmeleri ve bunun sonucunda toplum nezdinde itibar kaybederek etkili ve sağlıklı hizmet yapamamalarıdır.
Elhasıl: Türkiye’de hâkim siyasetin, kanunlara aykırı işler yapmadıkları sürece, rahat çalışması ve iyi dinî hizmet üretmesi için cemaat ve tarikatlara müdahale etmemeleri lâzımdır. Onların da aslî hüviyetlerine dönmeleri, kendi işlerine odaklanmaları gerekmektedir. Gülen cemaatinin başına gelenlerden ibret alarak aynı hataya düşmemek için özeleştiriye şiddetle ihtiyaçları vardır. Yeni Asya camiası gibi sivil, hür, ihlâslı, iman ve Kur’ân hizmeti yaparak siyaset ve ticaret tuzaklarından ne pahasına olursa olsun uzak durmaları zarurîdir.