"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye’de, demokrasi ve istibdat süreçleri

İbrahim ERSOYLU
18 Ocak 2019, Cuma
Dünyada hürriyetçi Demokrasi ile idare edilen ülkeler, sanat ve teknolojide ileri, zengin, insan hak ve hürriyetlerinin hayata geçtiği, halklarının refah standartları yüksek, demokrasi ve kalkınma endeksinde dünya sıralamasının ilk sıralarında yer alırlarken, istibdat ile yönetilenler, sanat ve teknolojide geri, haklarının çoğunlukla fakir ve huzursuz olduğu devletlerdir.

Ülkemiz de, Demokrasi ile yönetildiği süreçlerde ilerlediği, istibdatla idare edildiği zamanlarda da geri gittiği görülmüştür.

Türkiye ne yazık ki, 1923’ten 1950’ye kadar, içinde demokrasinin olmadığı, tek parti, tek şef istibdadına bina edilen insan hak ve hürriyetlerinin bulunmadığı bir Cumhuriyet ile idare edildi. O süreçte yöneticiler ve bürokrasi refah içinde yaşarken, halkın çoğunluğu hak ve hürriyetlerinden mahrum olarak, fakirlik içinde bulunuyordu.

O zamandaki yöneticiler, 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonraki süreçte, Sovyet Rusya’nın tehditlerine karşı ABD ve Avrupa ülkelerinin üye olduğu Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’ndan yardım istediler. Onlar da yardım için onun Demokrasiye geçilmesini şart koştular. Mecburiyetten Demokrasiye geçildi.

1950’de yapılan hür seçimlerde Adnan Menderes liderliğindeki Ahrar / Demokrat güçler iktidara geldiler. Bu güçler, bir yandan, başta din ve vicdan hürriyeti olmak üzere, insan hak ve hürriyetlerini uygulamaya koyarlarken, diğer yandan ülkeyi yollar, barajlar, tarım ve sanayi tesisleriyle donatarak kalkındırdılar. Türkiye’nin Demokrasi, medeniyet ve refah standardı yükseldi.

Türkiye’nin bu iyi duruma gelmesini hazmetmeyen iç ve dış fesat odakları, ülkede anarşiyi körükleyerek sivil ve askerî darbecileri harekete geçirdiler ve 1960 askerî darbesini devreye soktular. Demokratlar silâh zoru ile iktidardan alaşağı edildiler.

1965 seçimlerinde Süleyman Demirel liderliğinde Demokratlar, toparlanarak tekrar iktidara geldiler ve kalkınma ve atılımı devam ettirdiler.

Fesat odakları tekrar harekete geçerek 1971 muhtırasını, 1980’de yine darbe yaptırdılar ve Demokrat güçleri silâh zoru ile yönetimden uzaklaştırdılar. 

1991’de Demirel liderliğinde Demokratlar toparlanarak tekrar iktidara geldiler. Fesat odakları, 1995’te halkı şaşırtarak Demokratlardan desteğini çekmelerini sağladılar ve demokrat olmayan dindar kimlikli siyasî güçleri sahneye sürdüler. Aynı odaklar, bu siyasîlerin yanlışlarını bahane ederek 28 Şubat 1997 “Postmodern” darbesini yaptırarak yine ülkeyi kaosa sürüklediler.

Aynı odaklar,  2002 seçimlerinde Demokratlara esaslı ağır bir darbe vurdular ve siyaset sahnesinden çekilmeye mecbur ettiler. Onların yerine malûm şimdiki dindar kimlikli siyasîleri iktidara taşıdılar. 

Demokratların iktidardan gitmesinden sonra, Türkiye’nin iki yakası bir araya gelmedi ve hep geri gittiği görüldü. Geldiği noktada ülkemiz demokrasi, medeniyet ve kalkınma endeksinde üçüncü dünya ülkeleriyle beraber Dünya sıralamasının alt taraflarında bulunuyor.

Çare: Toplum çoğunluğunun, fitne ve fesat odaklarının oyununu bozarak Demokrasi ve Demokrat güçlere tekrar teveccüh etmesi, ne olursa olsun demokrat olmayanlara destek vermemesidir. Başka bir çare gözükmüyor.

Okunma Sayısı: 1277
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı