"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir hizmet hatırası

İbrahim VAPUR
16 Aralık 2018, Pazar
Yıl 1990 çok sevdiğim öğretmenlik hayatımızın 12. yılı. Ortaokul son sınıflara bir Cuma günü öğleden sonra derse girdim. Normal dersimizin son 15 dakikası her zaman olduğu gibi gene sohbet.

Gençler: Hayatımızın akışı yaşantımız ve yaratılışla ilgili vazifelerimiz nelerdir?

Bazen düşünüyorum. İnsanoğlu kâinatın en güzeli olarak yaratılmış. Vucudumuzdaki iskeletin üzerinde göz, kulak, burun ve ağız vs. yerleştirilmiş. Hepsinin birer vazifesi var. Gözlerle kâinatı seyrediyor, burunla koku ve nefes alıyor, ağızla yemek yiyor ve konuşuyoruz. Yemek yiyoruz midemize gidiyor. Oradan besinler bütün vucuda dağılıyor. Vücudda olup bitenler saymakla bitmez.

Gençler: Bu sistemi kim kurmuş? Ben desem ki size bir göze ihtiyacımız var. 1 milyon versem desem verir misiniz? Tabi ki vermezsiniz. O zaman bu gözü size kim vermiş, hangi usta kafatasına yerleştirmiş, bir bedeli yok mu? Bir bakkala gidiyorsunuz da bakkal amcadan çiklet veya çikolata alıyorsunuz ve bedelini ödüyorsunuz da gözü Yaratana ne ödüyorsunuz? Hiç mi bunca nimetlerin bir bedeli yok? Yani (Haşa) bir çiklet kadar değeri yok mu?

Evet var; bakın gençler her dersin bir kitabı var, size hocası o kitaptan dersini anlatır ve imtihan eder çalışan iyi puan alır. Çalışmayan kaybeder. Bizi yaratan usta (Allah) bizden ne istiyor. Nereden öğreneceğiz. İşte bizimde ders kitabımız Kur’ân’dır. Öğretmenimiz Peygamberimiz’dir (asm). Kur’ân’daki emirleri Peygamberimiz (asm) bize öğretmiştir. Şimdi tanımaya ve öğrenmeye bakacağız. Allah ve Peygamberimizi (asm) tanıyacağız. Emirlerini öğreneceğiz ve bize verdiği bunca nimetlerin bedelini ödemek için ne yapmalıyız.

Meselâ, Allah bu nimetleri size verdim. Şükür olarak namaz kılın ve diğer emirlerimi yapın diyor. Namaz ve diğer emirleri yapıyor muyuz? O halde evinize gittiğinizde size bu anlattıklarımızı anne ve babanıza anlatın. Onlar ibadet etmiyorlarsa bu sualleri onlara sorun; zil çaldı. Hayırlı tatiller dedik ve vedalaştık.

Ertesi gün öğrencilerimizden Süleyman annesinin elinden tutarak Yeni Asya büromuza geldiler. Ailesi sosyete olduğu için böyle bir mekâna böyle bir kifayetle gelmekten haya duyuyorum dedi. Bende ne demek buyursunlar efendim dedim ve ilâve ettim. Oğlunuz Süleyman bizim göz bebeğimizdir. Süleyman sevinçten uçuyordu.

Annesi hocam bizim Süleyman bizi yaratan ustamız Allah (cc) ve Peygamberimizi (asm) tanıtan kitapları almamızı istiyor. Onun için geldik. Bize tavsiye edeceğiniz kitaplardan verir misiniz? Tabi ki bizde dört çanta kitap seçtik, Kitaplar hakkında bilgi verdik. Ücretini ödedi. Vedalaştık ayrıldılar.

Tabiî ki Süleyman annesini nasıl ikna etti. Merak ediyoruz. Bir hafta sonra Süleyman’ı bahçede gördüm. Gel Süleyman; Anneni babanı nasıl ikna ettin. Anlat bakalım dedim güldü. Anlatayım hocam dedi. Sizin anlattıklarınız benim çok hoşuma gitmişti. Okuldan çıkınca doğru eve gittim. Annemi oturma odasına çağırdım. Sizin anlattıklarınızı bir bir anlattım. Niye bizi Yaratana itaat etmiyoruz, namaz kılarak şükretmiyoruz. Bak bizi ne güzel yaratmış dedim. 

Annemin ilk tepkisi “oğlum senin hangi geri zekâlı hoca beynini yıkadı dedi. Bir daha böyle şeyler duymayayım” dedi. Bense bu meselede iddialıyım deyince, “ben seni babana söyleyeyim görürsün gününü” dedi. Babam akşam eve geldi. Tabi annem ona anlattı. Babam beni çağırdı. Süleyman sen ne demek istiyorsun deyince, bende baba bu konuda ya beni ikna edersiniz ya da itaat edersiniz deyince bana iki tokat attı. Çok üzüldüm. Bir sürü lâf da söyledi. Odama gittim çok ağladım. O gün akşam yemek falan yemedim ve uyumuşum.

Sabah oldu. Annem yanıma geldi ve gece olup bitenleri anlattı. Oğlum saat 3 babana baktım uyumamış. Bey dedim. Bizim Süleyman galiba haklı uyuyamadım. O da hanım bende uyuyamadım, onun gönlünü ben sabahleyin alırım ve o bu konuda haklı. Bize düşen okumak ve öğrenmek. İkiniz beraber o hocayı bulun ilgili kitapları alırsınız dedi ve sizin yanınıza geldik hocam dedi. Sizden aldığımız kitapları okuyoruz çok istifade ediyoruz ve duâ ediyoruz.

 Yaklaşık 4 yıl sonra Süleyman’ı gördüm. Vaziyet nasıl diye sordum. Bizim aile İslâmiyeti tam yaşıyorlar, sizlere çok duâ ediyorlar dedi. Çok arkadaşlarını babam ve annem kurtardı.

 “Evet dereye bir taş at; o taşa basıp dereyi geçen kurtulur İnşallah”

 Yeter ki samimî ihlâs olsun…

Okunma Sayısı: 2943
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı