"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahs-ı manevî yanlışa geçit vermez

İlimdar Kaya
10 Mayıs 2021, Pazartesi
Her ferdin kendisine göre düşünceleri vardır, bu düşünceler insandan insana farklılık arz eder.

Kur’ân’ın çok önemli bir emri olan meşveret insanları ortak bir noktada buluşturur. Bundan dolayı Ebu Hureyre (ra) “Ben Resûlullah’tan (asm) daha fazla arkadaşları ile istişare eden hiçbir kimse görmedim.” der. Meşveret, rahmet-i İlâhiyeye vesiledir. “Onların işleri kendi aralarında istişareyledir.” (Şûrâ, 38) âyetinden de meşveret ve istişarenin Kur’ân’ın bir emri olduğunu anlıyoruz. 

Peygamberimiz (asm) sahabelerle Uhud Savaşı’nda istişare yapmadan önce Medine’de kalarak savunma yapılması düşüncesindedir, sahabeler ise düşmana karşı çıkıp savaşmaya taraftardırlar. İstişare neticesinde sahabenin görüşü kabul edilince Peygamberimiz (asm) onların görüşünü kabul ederek o karara uyar. Savaşta mağlûbiyet yaşanır, Peygamberimiz (asm) savaş sonrasında kimseye hiçbir söz söylemez. Bu olay bize istişarenin ve istişare kararlarına uymanın sünnet ve peygamberî bir haslet olduğunu gözler önüne serer. Asr-ı Saadette bunun gibi birçok olay yaşanmıştır. 

Risale-i Nur’un meslek ve meşrebinin en önemli esaslarından biri de meşveret ve istişaredir. Yeni Asya cemaati Üstad Bediüzzaman Said Nursî ve Risale-i Nur’dan aldıkları derse binaen her meselesini aklıselim ve ortak akıl olan meşveret ile halleder. Meşveret kararına uymayı ve aleyhinde konuşmamayı da kendilerine görev ve bir vecibe kabul ederler. Çünkü her fert bilir ki bu peygamber mesleği ve Asr-ı Saadet modelidir. Meşveret kararlarında isabet edildiğinde iki, isabet edilmediğinde ise bir sevap vardır. Yanlış kararlarda kişiyi manevî mesuliyetten ve kişinin çektiği vicdan azabından kurtarır. Bugüne kadar olduğu gibi, her sıkıntı ve problemi meşveretle çözer, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Şahs-ı manevîyi, meşvereti tartışan, tartışılır hale getiren şahıs ve fikirlere değer vermez, peşinden gitmez, alınan kararın arkasında durur. Kısacası Yeni Asya şu anda yürüttüğü iman ve Kur’ân dâvâsında hizmete müteallik her meselesine meşveret ile karar verir, her müşkülü meşveret ile çözüp hal yoluna koyar.

Yıllar önce bazı yazarlar fikrî ayrılıktan dolayı rahmetlik Mehmet Kutlular’a kaşı gelmişlerdi. Amaç belli idi; Mehmet Kutlular gazeteden gönderilerek Yeni Asya Gazetesi’nin yönetimini ele geçirip cemaati düşündükleri tarzda yönetip yönlendirmek istiyorlardı. Güvendikleri noktada her gün köşelerinde yazı yazarak cemaatin teveccühünü kazandıklarını, bu sebeple kendilerinin güçlü olduklarını ve cemaatin de kendilerine tabi olacağını tahayyül ediyorlardı. Ama yanılmışlardı, büyük bir yanılgı içerisindeydiler. Şahs-ı manevî hissiyattan uzak, basiret sahibi idi. Meslek ve meşrebin ölçüleri ile hareket etti. Sonuç o insanların düşündüğü gibi olmadı. Şahs-ı manevînin temsilcileri her iki tarafı da heyecanlanmadan sükûnet içerisinde dinledi, ölçtü, biçti, tarttı ve cemaatin temsilcileri Mehmet Kutlular’ı haklı buldu.

Yeni Asya Gazetesi halen Nurun borazanlığını yaparak mazlumun yanında durup Bediüzzaman’ın çizgisinde tavizsiz yayın hayatına devam etmektedir. Mehmet Kutlular da vefat etmesine rağmen, Yeni Asya ekolüne mensup her Nur Talebesinin gönlünde bir yiğit, bir dâvâ adamı ve kahraman olarak kayıtlı; saygı, hürmet ve muhabbetle hatırlanır. Onların ise bu gün nerede oldukları bilinmemektedir, kaybolup gittiler. 

Zaman içerisinde gazetede bunun gibi bazı olaylar oldu, ama şahs-ı manevînin temsilcileri his ve duygularından arınarak feraset ve basiretleri ile karar verip olayları çözdü. Hiçbir kimse şahs-ı manevîyi bugüne kadar etkileyemedi. İnsan, temsilcilerin vakarlı, sağduyulu ve kararlı duruşlarını izlerken böyle bir camianın mensubu olmaktan gurur duyarak zevk alıyor. Şahs-ı manevî yanlışa müsaade etmez, geçit vermez. Hiçbir güç, kuvvet şahs-ı manevîye yanlış yaptıramaz. Cenab-ı Hak hizmet ehli kullarını lütuf, kerem ve inayetinden mahrum bırakmaz, basiret ve ferasetli kılar. Bediüzzaman “….Risale-i Nur şakirdlerinin bir şahs-ı manevîsi var, şüphesiz o şahs-ı manevî bu zamanın bir âlimidir” (21. Lem’a syf. 404)  cümlesi ile şahs-ı manevînin önemini ortaya koyuyor.                                                                                                     

Şahs-ı manevînin kararlarına karşı çıkılmaz, bu çok önemli bir husustur. Kin, garaz, gıybet ve dedikodu Rıza-i İlâhî ile bağdaşmaz. Bu tür menfî yaklaşımlar uhuvvet ve muhabbetin bozulmasını netice verir, uhuvvet ve muhabbetin bozulmasına sebebiyet verenleri ise Cenab-ı Hak affetmez! Şahs-ı manevîyi tenkit edenler iflâh olmaz, mazide bunun örnekleri çoktur!  

Okunma Sayısı: 1832
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet Nejdet Pehlivan

    10.5.2021 20:06:02

    Nur talebesi, şahs- ı mânevinin metin hükmü olan meşverete uyar ve ihlaslı hareket etmiş olur. Düşüncelerini, mülahazalarını mertçe meşveret zeminlerinde dile getirir. Alınan kararlara (içine sinmemiş bile olsa) uyma hakperestliğini gösterir. İstişare kararlarını hangi gerekçe ile olursa olsun, şurda burda tenkid edenler, hangi makam, mevki, statü... taşıyor olursa olsun şahs-ı maneviye ihanet ediyor, cemaatin düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyor, nefis ve şeytanına boyun eğiyor demektir. Bu hizmet, şahs-manevimizin haklı şuraları ve meşveret karalarının hükümleriyle devam edecektir inşaallah.

  • Necati

    10.5.2021 12:38:52

    Bu konuda bir kaç yazı daha yazılmalı, daha geniş şerh ve izahlar yapılmalıdır. Allah Cümlemizi Kenser-i Kur'aniyeden süzülen büyük bir havuzu kazanmak için benlik ve enaniyetimiz bu meşveret havuzunda eritmeyi nasip etsin. Yoksa Allah muhafaza bir damla gibi toprak bizi yutacaktır. Bediuzzaman hazretleri benimde bir reyim var diyerek bize bu şahs-ı meneviyenin, meşveretin üsdatlıgını miras bırakmıştır.

  • Necati

    10.5.2021 12:32:49

    Risale-i Nurun, Sahs-ı manevisini temsil eden has şakirtlerinin şahs-ı manevisi Ferid makamındadır. "Ümmetimin alimleri ben-i İsrailin Peygamberleri gibidir" hadis-i şerifinin mazharıdır. Bu zaman cemaat zamanı olmasından bu makamları hiç bir şahıs tek başına temsil edemez. Bedıuzzaman Hazretleri bu Sahs-ı manevinin bir temsilcisi müjdecisi olarak görevini bihakkın ifa ederek, benimde bir reyim var diyerek, mesvereti ve şahs-ı manevinin üsdatlıgını miras bırakmıştır. Onlarca meşveret katılmış aciz bir fert olarak hiç bir mesverette, temel meselerlede bu müstakim cemaat yanlış karar almamıştır. Yine Usdat hazretlerinin isaratı ile bu cemaat ve oluşturduğu sans-ı manevi, mesvereti inayet- i İlahiyeye mazhardır. Muhterem yazarımızı tebrik ediyoruz.

  • İbrahim Ersoylu

    10.5.2021 11:27:35

    Hocam, Bu yazıdan dolayı sizi tebrik ederim. Müsaade ederseniz bu yazıya bir kaç cümle ile katkı yapmak isterim. Yeni Asya Camiasının şahs-ı manevîsi, Üstadın tasarrufu altında icraatını devam ettirmektedir. Bu şahs-ı manevî dairesine dahil olmak ve orada kalmak için ihlâsa sahip olmak ve ihlası muhafaza etmek gerekmektedir. Bu daireye ihlâsla giren, ancak değişik sebeplerle ihlâsını kaybeden biri ayakları dolanır, hizmet yapma yerine meşveret kararlarını, okuduğu gazeteyi, dava arkadaşlarını rastgele yerlerde yıkıcı bir şekilde tenkit etmeye başlar. Sonra "Ben bu topluluk içinde kalmamın bir faydası kalmadı" diyerek daire dışına savrulur ve muhaliflere iltihak eder. Sonra enaniyet yüzünden geri dönmesi çok zor olur. Cenab-ı Hak cümlemizi ihlâstan ve şahs-ı manevî dairesinden ayırmasın. Amin. Selamlar.

  • ALİ Ozdag

    10.5.2021 11:11:20

    Allah razı olsun . Çok güzel bir tespit.Mesvere ve şura nın önemli olduğunu , Ehil ve risale nuru iyi kavrayan kişilerden oluşmalıdır.Allaha emanet olun selamlar.

  • metin tezcan

    10.5.2021 09:08:57

    Teşekkürler ,Allah razı olsun,yanlis yapanları biz affetsek bile Kur'an affetmez,gelecek nesiller beddua eder.Tevekkeltu alellah

  • Feyzullah Ayhan (2)

    10.5.2021 07:47:15

    Meşveret esnasında susup daha sonra aleyhte faaliyette bulunmak kişilik za'fiyetidir, fırsatçılıktır, yapılan veya planlanıp yapılacak olanlara set çekmektir ki biz camia olarak bundan çok çektik.Bunu yapanların neye veya kime hizmet ettiklerini düşünmeleri lazımdır aksi halde mahşerde hesabını veremezler.

  • Feyzullah Ayhan (1)

    10.5.2021 07:45:45

    Güzel hülasa etmişsiniz tebrikler. Enesine itimad edip serd-i kelam edenler nefsi emmarenin tuzağına düşerler ve düşmüşlerdir.Elbette fıtratlar muhtelif olduğu gibi bir mevzuda düşünceler ve değerlendirmeler de farklı olabilir.Her üyeye, serbestçe düşüncesini açıklayacak fırsat verilmelidir.Buna rıza ile mukabele ederiz.Ancak meşveretten çıkan karar meşverete katılanların hepsinin veya ekseriyetin reyleriyle alındığı için bağlayıcı olur.Düşüncesi doğru da olsa ekalliyette kalanların çıkan kararı kabul edip uygulamaları, şayet bunu yapamıyorlarsa hiç olmazsa aleyhinde bulunmamaları sünneti seniyyeye ittibâın ve Kur'an emrinin bir gereğidir. Aksini yapmak vebali azimdir İslam'a büyük zarardır. Hem de kişinin kendisine duyulan güvenin kaybına vesiledir.

  • Mehmet Türeli

    10.5.2021 05:46:33

    Asr-ı Saadette ilginç bir durum da okçular tepesindeki sahabelerin tepeyi terk etmeleriyle müslümanların maglubiyete uğramalarına sebebiyet verdiklerinden dolayı hiç bir şekilde kınanmadılar, aileleri rencide olmasın diye kimler olduğu hicbir zaman kim oldukları bilinmedi.

  • Daniyal ates

    10.5.2021 05:26:23

    Hay maşallah Koca Çınar döktürmüşsün gene eline diline sağlık Rabbim kalemini daim eylesin meşverete çok ihtiyacımız var mufritane irtibatın mekanı meşveret tir

  • Ozan Kaya

    10.5.2021 05:19:29

    MaşaAllah, Allah razı olsun.

  • Abdullah Tunç

    10.5.2021 03:20:25

    Şahs-ı manevi müstakim olmalıdır.Aldığı kararlar Risale-i Nur'a uygun olma lıdır.Ehil kişilerden oluşan şuralar olmalıdır.Hileden, kulislerden,ön çalışmalar dan uzak olunmalıdır.Böy le şuraların alacağı karar lara cemaatın her ferdi sa hip çıkmalıdır ve gerekleri yerine getirilmelidir.

  • Oğuz Yiğiter

    10.5.2021 01:01:31

    Tebrikler, dualar...

  • Halil İbrahim Karahan

    10.5.2021 00:15:56

    Allah razı olsun, çok güzel bir uyarı. TEBRİK EDERİM.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı