Peygamber Efendimiz (asm) on yaşındaydı.
Yanında kaldığı amcası Ebu Talip büyük bir geçim sıkıntısı içindeydi. Yardıma muhtaçtı. Geçimini sadece birkaç koyun ve keçi ile sağlıyordu. Onun için de bir çoban tutması gerekiyordu. Bu ise, ek masraf demekti.
Bu durum Peygamber Efendimizi (asm) üzüyor ve düşündürüyordu. Sonunda bir karar verdi. Amcasına, koyun ve keçileri kendisinin güdeceğini söyledi. Böylelikle amcasını çoban tutma masrafından kurtaracaktı.
Onu canı gibi seven amcası önce razı olmadı. Fakat Peygamberimizin (asm) şiddetli ısrarları karşısında kabul etmek zorunda kaldı.
Aradan yıllar geçti.
Bir gün birkaç Müslümanla kıra çıkmıştı. Beraberce misvak ağacının yemişlerini topluyorlardı. Gönülleri kucaklayan tatlı tebessümleri
arasında onlara:
“Siz onların karalarını toplayınız. Zira, en lezzetlileri siyah olanlarıdır” dedi.
Sahabeler merakla:
“Ey Allah’ın Peygamberi! Bu yemişin iyisini kötüsünü daha çok çobanlar bilir. Siz de koyun güttünüz mü?” diye sordular.
Sevgili Peygamberimiz (asm) yine tebessüm ederek:
“Bütün peygamberler koyun gütmüştür,” dedi.
Ve sonra ilâve etti:
“Musa (as) peygamber gönderildi, koyun güderdi. Davud (as) peygamber gönderildi, koyun güderdi. Ben de peygamber gönderildim. Ben de kendi ailemin (amcamın) koyunlarını Mekke’nin alt tarafında güderdim.”