Efendim, halkın egemenliğini kendi elinde bulundurduğu ve bunu, arasından seçtiği vekiller aracıyla kullandığı bir devlet şeklidir.
Sözlük anlamıyla Cumhuriyet, “halk yönetimi” demektir.
*
Cumhuriyet ismi geçmiş tarihte Fransız İhtilâli ile çok tartışılarak gündeme gelmiş. O dönem Venedik, Cenova, Floransa gibi devletçikler için çok kullanılan bir deyim olmuş.
Yargı organları, bağımsız mahkemeler “ayrılıklar ilkesi”ni benimsemiştir.
Anayasanın 9. maddesinde “Devletin şekli Cumhuriyet”tir denilerek kesinlik kazanmıştır.
*
Aslında Cumhuriyet, 1923'ten 1928'e kadar beş sene müddetle resmen İslâm devletidir.
Evet, şaşırdınız mı? Ama doğrudur.
Üstelik bu durum fiilen devam etmiştir.
Biraz daha açalım mı: Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1923'te bazı maddelerin açıklanıp düzeltilmesine dair bir kanun çıkarmıştır.
Bu kanunun 2'nci maddesi şöyledir: “Türkiye Devletinin dini, Din-i İslâm'dır. Resmî Lisanı (dili) Türkçe'dir.” (Kanun No:364)
*
1924'te çıkarılan 491 numaralı Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nun 2'nci maddesi aynen şöyledir:
Madde: 2- Türkiye devletinin dini, Din-i İslâm'dır; resmî dili Türkçe'dir; makarrı (başşehri) Ankara şehridir.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, devletimizin temeli inanç ve maneviyat üzerine kurulmuştur.
Buna rağmen 1928'de, bazı iç ve dış güçler, işbirlikçilerin baskısı ile kanunda değişiklik yapmış, 2'nci maddeden “Devletin Dini, din-i İslâm'dır” ifadesini kaldırmışlardır.
Bunları şunun için anlatıyoruz. Bu devletin mayasında çimentosunda ‘İslâm’ vardır. İnanç vardır. Bunları yok sayarak Cumhuriyeti kuramazsınız. Nitekim biz, tarih boyunca kurduğumuz devletlerin temelini hep İslâm harcı ile yoğurmuşuz.