Bir düşünelim:
Ölüm yokluk olsaydı gerçekten ölümden korkulurdu.
Öyle ya, çok sevdiğimiz bir yakınımızı yokluk denen bir çukura atmak hem ona hem de bize yapılmış en büyük haksızlıktır.
Ama “Ahirete iman” onlara der ki:
“Üzülme annen öldüyse yok olup gitmedi. Cennette yaşamakta… Cennet buradan çok daha güzel. Bir gün sen de ona kavuşacaksın. Dolayısıyla, bir daha ayrılmamacasına beraber olacaksın. Orada yine seni kucağına alıp sevecek.”
Çocuk oyuncağı elinden aldığında kıyametleri koparıyor. Eğer Ahirete iman olmasa o çocuğa nasıl teselli vereceğiz?
Arkadaşı veya kardeşi öldüğünde onun gözyaşlarını nasıl dindireceğiz?
Bu imanla çocuk şöyle düşünür:
“Gerçi arkadaşım öldü. Ama Cennetin bir kuşu oldu. Orası daha güzelmiş. Orada gezip tozar, koşup oynarmış. Keşke ben de onun yanına gitsem!”
Ahirete imanın verdiği bu duyguyu insana başka hiçbir duygu kazandıramaz.