Hani bir hayvanın, kendisinden küçük diğer bir hayvanı yemesine bakıp, dünyayı güçlülerin hayatta kalabildiği bir yer olarak görenler var ya?
Hani buna dayanıp “hayat mücadeledir” derler ya…
Bir düşünelim;
Kurbağa sinekleri yer.
Ya kurbağa sinek yemeseydi ne olurdu?
Sinekler o kadar artardı ki, dünyayı istilâ ederler, insanlara yaşama hakkı tanımazlardı.
Demek ki, kurbağalar, sinekleri yerken insanlara yardımcı oluyorlar.
“Peki” diyeceksiniz. “Kimyasal maddeler icat edilmiş. Sinek öldürücü bir sürü sprey var. Sinek öldürme işini insanlar da yapabilir. Öyleyse kurbağalara gerek yok.”
Gazete okur musunuz?
Okuyorsanız görmüş olmalısınız. Güney ve Kuzey Kutbu’nda, dünyayı güneşin kozmik ışınlarından koruyan ozon tabakası yırtılmış.
Bilim adamları, bunu sineklere sıktığımız spreylere bağlıyorlar.
Yani insanlar, kurbağaların görevini üstlenmişler, ama sonuçta ozon tabakasının yırtılmasına sebep olup dünyanın dengesini bozmuşlar.
Oysa aynı işi, kurbağalar, dünyaya hiçbir zarar vermeden milyonlarca yıldan beri yapıyor.
İnsanlar, sineklerin aşırı üremesinden koruyorlar.
Sonra insan buna müdahale ediyor ve denge bozuluyor.
Şimdi yüzlerce bilim adamı, kutuplarda yırtılan ozon tabakasını ve beraberinde getirdiği küresel ısınmanın etkilerini kara kara düşünüyorlar.
Anlayacağınız Allah, insanlara yardımcı hayvanları, bitkileri yaratmış. Ama insanlar bu hassas denge ile uğraşıp, bir bakıma yardımı reddetmişler.
Ve kendi felâketlerini hazırlamışlar.
Dolayısıyla insan eli, kâinata karışınca, karıştırıyor.
İnsan bunca akla, düşünceye sahip ve şu yeryüzünün bir halifesi hükmünde olmasına rağmen, bir kurbağa kadar tabiatın dokusunu koruyamıyor, bozuyor.