"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kapitalizmden kurtuluş

İrem BAYRAKLILAR
24 Ocak 2018, Çarşamba
Kapitalist sistem, tarihe baktığımızda orta çağdaki feodal sistemin yıkılmasıyla giriş yapıyor dünyaya.

Kapitalizm özetle kişinin ideal ve hayallerini sadece parayla gerçekleştirebileceği ve temel ilkeleri arasında ekonomik çıkar ve tüketime teşvik olan bir ekonomik sistemdir. En yoğun görüldüğü ülkelere örnek verecek olursak: ABD, Almanya, Avustralya, Japonya, İngiltere vs. Neyse ki ülkemiz ilk sıralarda yer almıyor. Ama Türkiye’ye ise cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda giriş yapıyor diyebiliriz. Özellikle bu sistem 1980 ihtilâlinden dolayı hız kazanıyor.

Kapitalizmin amacı daha çok üretip kâr marjını arttırmak, daha çok kazanmak ve onu bu hedefe götüren kişileri tüketime teşvik etmek (ihtiyaç, arzu, istek vs.) Bunun için de lâzım olan şey insan fıtratında var olan haz ve lezzet alma duygusu. Bu duyguyu kullanarak insanları zevkleri ve arzuları peşinde koşturup onların fani lezzetler almasına sebep olurken sistem sahipleri de gittikçe büyümektedirler. Hâlbuki Risale-i Nur’da şu ifadelerde, insanın lezzet almasını ötelemeyip bilâkis bu hissin mecrasını değiştirerek ona esas lezzetin ne olduğunu öğretiyor. “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz hayatınızı iman ile hayatlandırınız, feraizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz”. Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere herhangi bir kaygıya, sıkıntıya girmeden veya bir buhrana sürüklenmeden hayattan lezzet ve zevk alınacağı ortada.

Bir felsefecinin görüşüne göre de kapitalizm dünyadaki Cenneti vadetmektedir. Evet dünyevî açıdan baktığımızda öyle görünüyor, çünkü bu hisleri tatmin etmeye çalışarak insana Cennet gibi bir hayat amaçlatıyor. Önce insana bu nihaî hedefe yani sonsuz mutluluğa ulaşmak için ihtiyaçlar belirletip bunların temini için çalıştırıyor. Ama sonradan sahip olunan şeyler kişiyi tatmin etmediğinden daha fazlasını elde etmeyi çare, yani mutluluğuna çözüm gördüğünden ihtiyaçlarını arttırıyor ve bu kez de daha çok çalışması gerekiyor kişinin. Bunun sonucunda da farkında olmadan beş parçalı kısır döngüye giriyor.

İhtiyaç+Çalışma+Para+Mal, Hizmet vs. = Anlık Mutluluk...

Bir de gelen gideri karşılamayınca haram yollara başvuruyor. 

Üstad Hz. “Helâl daire keyfe kâfidir, harama girmeye lüzum yoktur “ diye meseleyi özetlerken ayrıca bu elim durumu da şöyle izah ediyor:

“Hükm-ü Kur’ân’a göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icabatından olarak hacat-ı zaruriye dörtten yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle ve itiyadla, hacat-ı gayr-i zaruriye, hacat-ı zaruriye hükmüne geçmiş. Ahirete iman ettiği halde, ’ Zaruret var’ diye ve zaruret zannıyla dünya menfaati ve maişet derdi için dünyayı ahirete tercih ediyor.”

Ama sonuçlara baktığımızda işler göründüğü gibi değil. Yapılan bir araştırmaya göre bir ülkede refah seviyesi arttıkça huzur ve mutlulukta bir artış gözlemlenmemiş. Yine refah seviyesi yüksek olan Norveç, Finlandiya ve Danimarka’da da intihar vak’aları ve psikolojik hastalıklar mühimsenir vaziyette.

Görünen o ki hepimiz o veya bu sebeple yahut bazı zorunluluklarla bu çarkın içindeyiz.

İnsanlık bu kısır döngüde ilerlerken en nihayetinde aklını başına alıp bu gidişatın değil kendini Cennete, bir girdaba sürüklediğini anladığında bu yoldan aklen ve kalben vazgeçecektir. İslâm dininin israfı yasak etmesindeki bir hikmeti de onda esas saadet olmadığını ve bunun ancak bir imtihan vesilesi olduğunu bizlere ispat ediyor.

Meselemizi teyit edecek ifadeleri Zübeyir Gündüzalp Abi’ den dinleyelim:

“Para ve zevk. Bu iki nesnenin bitmez, tükenmez, zehirli boş hülyaları. Erişemediğim ve eriştiğim taktirde dahi beni hayatta mesut edemeyeceğini anladığım o neticesiz hayaller, o kupkuru tasavvurlar. Ben neyim? Niçin yaşıyorum? Nereden geldim? Nereye gideceğim? Yoksa şu bir sürü başıboş mahlûklar gibi ipi boğazına atılmış bir yaratık mıyım? Hayır! Bu izzetime şiddetle dokunuyordu. Ben hayvan olamazdım. Ben hayvan gibi yaşayamazdım. Fikriyatım işliyordu. Ben bir insandım. Öyle ise insan gibi yaşayacaktım. Ama bu başıboş yaşayışım insanca yaşayış mıydı? İnsan olan insan böyle mi hayat geçiriyordu? Bilemiyorum, fakat bu düşüncelerin verdiği tereddütlü tutum içinde adeta çırpınıyordum diyebilirim,”

Bu şiddetli imtihana rağmen bizlerin daha çok ümitvar olmasını sağlayacak Avrupa ve Amerika kıt’asında müsbet tezahürler mevcut ne mutlu ki.

Müslim olmasalar da Batı’da aklın hakim olması hasebiyle bazı insanlar kapitalizmin değil, Cenneti getirdiği bilâkis bundan muztar kalarak minimalist bir hayat tarzını seçmeye başladılar. Sade ve basit hayatı öngören bu tarzla ihtiyaçlarını minimum seviyeye indirerek arzu ve isteklerinin kölesi olmaktan vazgeçtiler. Hz. İsa’nın saçlarını eliyle tarayabildiği için tarağını başkasına verdiğini düşündüğümüzde bu şuurla hareket edip etmediklerini bilemesek de onları kendi peygamberlerine götüren bir hakikate dayanmaları fıtratın yalan söylemediğini bir kez daha ispat ediyor.

Okunma Sayısı: 1868
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı