"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaralı kuş

İrfan Süleymanoğlu
24 Temmuz 2016, Pazar
Yoldan geçen kadınların çığlık çığlığa bağırmalarıyla muttali oldu adam, zayıf bir kedinin büyükçe bir kuşa saldırdığına.

Zeytin ağaçlarının arasında bir kedi vaziyet almış, belli ki önceden kanadını kırdığı kuşun üzerine atladıkça, kuş yaralı kanadıyla kaçmak için çırpınıyordu. Bağırış ve çağırışlardan kedi gerileyince kuş kendisini alçaktaki bir zeytin ağacı dalına attı. Yapacağı bir şey olmadığını düşünen adam oradan ayrıldı, yoluna devam etti.

“Gidip kediyi kovalasa mıydım? Kuşu kedinin tasallutundan kurtarmam gerekir miydi?” diye düşünmeden edemedi. 

“O, onun rızkı ise…”  

“Kedi de ne diye canlı kuşa saldırıyor ki, o kadar fare ve benzeri diğer onun yiyebileceği mahlûkat varken?…” 

“Hem onlar da canlı değil mi? Hem Risale-i Nur’da Aslanın rızkının ölü hayvanların etleri olduğu söylenmiyor mu? Bu da onun benzeri değil mi? Kedi de ölü hayvanların etlerini yemesi gerekmez mi? Hem niye, ona rızık olacak bir çok zararlı mahlûkat yok mu?”   

“Belki de kedi şimdiye kadar o kuşu yemiştir.” 

”Ekolojik dengenin derdi sana mı düştü?” gibi düşüncelerle, adam olayın hafızasının arşivinde yer almasını engellemeye çalıştı.

Ertesi sabah evin balkonunda kahvaltı yaparken bahçedeki kayısı ağacının arasında, mavili renkleri ile dikkat çeken büyücek bir kuşun, yavaş hareketleri ile kaçmadan orada öylece durduğunu gördü. Adam yaklaştı ve yakından onu görmek istedi. Kuş kaçmadan orada duruyordu. 

Adam, “Bir haber mi var? Bu kuş bizim bahçedeki ağaca neden kondu? Hem de kaçmıyor.” diye düşündü. 

Kuşun bir de fotoğrafını çekti. O sırada küçük kızı babasının yanına geldi ve kuşun mavili renklerini görünce “Baba adını Maviş koyalım mı? Maviiş, Maviiş!” diyerek seslenmeye başlamasına rağmen kuş yine de kaçmadı. Adam Bediüzzaman’ın penceresine konan ve odasına giren kuşları ve Risale-i Nur’daki kuş bahislerini tek tek hatırladı. “Yok, bunda bana bir haber var” diye düşündü. Çünkü kendileri fark etmeseler de hayvanların veya benzer mahlûkatın bu gibi hadiseleri bir şeyler ifade ediyor olabilirdi.

Küçük kız birden bağırmaya başladı: “Babaa kuşun kanadı kanlı. Yaralı bu kuuş!” adam kuşun neden kaçmadığını o zaman anladı. Kuşu yakinen incelemek için ağaca biraz daha yaklaşınca gördü o da kuşun yaralı olduğunu. Evet bu o idi, dünkü bahçede kedinin saldırısına uğrayan kuştu bu. Demek ki kurtulmuştu, kedinin saldırısından. Ve saldırıya uğradığı yerden uzakça bir yerde olan bu bahçeye ve bu ağaca belki de bin bir zorlukla gelmişti.

Küçük kız ekmek parçalarını ufalayıp, bir kabın içerisine de biraz su doldurup ağacın yakınındaki balkon demirinin üzerine koydu. Geri çekildiğinde kuş acıkmış olacak ki, dalların arasından seke seke gelip birkaç gaga hareketiyle ekmek ufaklarından yeyip, birkaç damla da sudan alıp aceleyle dalların arasına çıktı.

Adam hemen hemen akşama kadar evde yoktu. Geldiğinde kuş dalda huzursuz bir şekilde kımıldayıp duruyordu. Bir de baktı ki yerde dünkü kedi, vaziyet almış ağaca tırmanmak için plan yapıyor. Kediyi kovalayan adam “Acaba kuşu yakalayıp bir veterinere mi götürsem, kanadını tamir edebilecek birisi var mıdır? Yakalayım derken kanadını daha fazla mı incitirim, hem yakalayabilecek miyim?” diye düşünse de hem bulunduğu yerde veteriner olmadığını, hem de kuşcağıza daha fazla eziyet verebileceğini düşünerek vazgeçti. Fakat merhamet hissi onu rahat bırakmıyordu. 

Adam Bediüzzaman’ın hayvanlara, hususan karınca ve sineklere dahi merhametini hatırladı. Talebelerinin kazdıkları yerden karınca yuvası çıkması üzerine başka yeri kazdırdığını, hapishanedeki çamaşır ipindeki sineklere talebelerini dokundurtmadığını düşündü. Böcek de olsa merhamet edilmesi gerekiyordu. “Yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsin.” Hadis-i Şerifini hatırladı. Fakat bu kuşa karşı merhametinin tezahürünü ancak yem, su vermekle ve düşmanı olan kediyi kovmakla gösterebilmişti.

Ertesi gün de kuş o dalların arasında, başka bir bahçeye ve ağaca gitmeden tünemiş vaziyette durdu. Adam ve küçük kızı artık kuşun ölümünü beklediğine kanaat getirdiler. Yarına ölür ve kedi de o ana kadar yiyemediği kuşu öldükten sonra gecikmeli olarak afiyetle yerdi. 

Daha sonraki gün, dalda kuş yoktu. Adam ve küçük kızı “Kedi kuşu yemiş!” diyecekken kuşun yan evin çatısında durduğunu gördüler. “Aaa! Demek iyileşmiş, uçabilir mi ki?” dediler. O sırada kuş uçarak çatıdan ayrıldı. Uçuşu gayet de normaldi. Adam ve küçük kızı kuşun ardından sevgi ve merhametle baktılar. Birisi daha bakıyordu kuşun ardından. Onu yemek için yaralayan kedi…

Adam “İcabet hakikatini düşündü. Yaralı kuşun hal diliyle yaptığı duâsı kabul edilmişti. İyileştirilmişti. Kedi ise kendine lâyık, belki de şuurunda olmasa da fıtrî rızkını aramak üzere oradan ayrılmıştı. Onun hal diliyle yaptığı duâsına da kim bilir nerede ve ne zaman icabet edilecekti? Yoksa şu andaki hüsranı fıtrata aykırı hareketinin neticesi miydi? 

Adam bir an bu hadiseyi Risale-i Nur tabanında düşündüğünü fark etti. Bundan mânevî bir mutluluk duydu. Demek ki Risale-i Nurlar okudukça insanın hayatını etkilediği gibi hayallerini, düşüncesini, olaylara bakışını da fıtrata uygun şekilde etkiliyordu.

Kuşun iki gün adamın bahçesindeki kayısı ağacında misafir edilmesi hangi haberin işaretiydi derseniz? O haber adamın sabah gördüğü rüya ile mutabık olarak akşam aldığı dehşetli bir haberdi. Bir kedi topluluğu büyük kuşlara saldırmıştı. Kuşlar birlik ve beraberlikle bu saldırıyı püskürtmüşlerdi. Kuşlar yaralıydı. Ancak iyileşme yolundaydılar. İlerleyen zamanda kuşlar kedilerin tasallutundan korunmak için birlikte kardeşçe hareket edecekler ve bütün kırgınlıklarını bir kenara bırakacaklardı. Aldıkları istişari kararla “Karanlık” saldırıları her zaman yırtacak olan “Ay ve Yıldızın” altında derlenip toparlanacaklardı.

Okunma Sayısı: 4853
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı