"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ama hepsinden mühimi, İslâm kahramanı

İslam YAŞAR
22 Şubat 2018, Perşembe
Demokrat Başbakan - 2 - İslam Yaşar'ın Kaleminden...

Bir gün sonra seçimler yapılıp sandıklar açıldığında köydeki reylerin kahir ekseriyeti demir kırata çıkmıştı. Seçim üzerine yapılan sohbetlerde, köyde ellili yılları yaşayan yaşlıların ekseriyetinin de babam gibi atalık hakkını ortaya koyarak evlâtlarının tercihinde tesirli olduğu anlaşılmıştı.

O günlerde okuduğum bir kitapta “Doğu Anadolu’da kaldığım yıllarda vazifeten gittiğim köylerde, çeşmelerden su içen köylülerin ‘Menderes Çeşmesi’ diye isimlendirdikleri çeşmelerin başında ellerini havaya kaldırıp merhum Menderes’e Fâtiha okuduklarını görmüşümdür” (Rahmi Erdem, Bediüzzaman ve Talebelerinin Hukuk Mücadelesi, Timaş, İstanbul 2016 s. 163) ifadelerini görünce memleketin hemen hemen her yerinde böyle hadiselerin yaşandığını anlamıştım.

Çeşitli vesilelerle yurt içinde yaptığım seyahatlerde, kanaatimi teyit edecek pek çok hadise yaşayınca o adamı daha yakından tanımaya karar vermiştim. Bu maksatla yaptıklarını araştırmaya başladığımda karşıma, sıradan insan ahvâlli mütebessim bir kahraman çıkmıştı. 

Gerçekten bir kahramandı o. Cesaretini savaş meydanlarında silâhla değil, siyaset meydanlarında fikirle, hitapla göstermiş, şeair-i İslâmiyeyi ihya hususunda isabetli kararlar vermiş, cesur icraatlar yapmış ve pek çok sahada muteber sıfatlar almaya hak kazanmıştı. Hayat kahramanı, siyaset kahramanı, demokrasi kahramanı, hizmet kahramanı. 

Ama hepsinden mühimi, İslâm kahramanı… 

Yaptığı işleri, kazandığı başarıları ve aldığı sıfatları öğrenince, onu örnek almak için yaşadıklarını bilip hayat macerasına âşinâ olmam gerektiğini de anlamıştım. Hareketlenen merak hislerim, ‘köye suyu getiren adam’ tabirinin de tedaisi ile beni geçtiği yere hayat veren büyük bir nehre götürmüştü. 

Menderes Nehri’ne...

Anadolu’nun bel kemiği sayılan dağlardan biri olan Sandıklı dağlarının Su Çıkan mevkiinden doğan bu nehir; çeşitli çaylarla, derelerle, pınarlarla, ırmaklarla birleşip göllerinden, göletlerden beslendikçe büyümüş, genişlemiş ve 584 kilometrelik engebeli mesafeleri geçerek Söke’nin Dipburun koyundan denize dökülmüştü.

Doğudan batıya doğru aktıkça zikzaklar çizmiş, kavisler geçmiş, kâh coşup çağlamış, kâh bulanıp durulmuştu. Aktığı ovalar bereketlenmiş, durduğu yerler Cennete teşbih edilmişti. Suladığı geniş havzaya adını vererek çocuklara isim, ailelere unvan olacak kadar insanların hayatında yer almıştı. 

O da Menderes Havzası’nda doğup büyümüştü. Soyadı kanunu çıktığında önceleri nüfus memuruna Ertekin kelimesini yazdırmışsa da Menderes Nehri’nin hayatındaki yerini hatırlayınca o kelimeyi değiştirmiş ve kast-ı mahsusla Menderes soyadını almıştı. 

Adnan Menderes olarak siyasete atılmış, seçimlere girmiş, halk tabiri ile ‘sandıktan çıkarak’ memlekete hizmet etmeye başlamıştı. Milletin sesine kulak vermiş, demokrasiyi gerçekleştirmiş, hürriyete zemin hazırlamış, tek parti sultasını, Millî Şef baskısını, jandarma zulmünü bitirmiş, bürokrasi tahakkümünü kaldırmıştı. 

Menderes’in zamanında Müslüman Müslümanlığının hazzını hissetmiş, fert insan olduğunu anlamış, millet beşeriyetten insan muamelesi görmüş, memleket tıpkı Menderes Havzası gibi rahmete mazhar olmuş, suyla hayat bulmuş, bolluğa kavuşmuş, berekete bürünmüştü.

Hürriyet demokrasi, huzur mutluluk, bolluk bereket yılları demişti ahâli o zamana. O da Menderes Nehri gibi milletin duâsındtı. Bazen boz bulanık akmış, bazen arınıp durulmuş ve altmış bir yıllık ömrünün, on yıl süren hareketli, meşakkatli akışının ardından millet denizinin sinesine çekilmişti. 

George Elliot, ‘Hayat hızla akan bir nehirdir. Altın gibi pırıltıları akıp gider, bize sadece kumu kalır’ demişti. Bu söz âdetâ o adam için söylenmiş gibiydi. Bir nehrin akışı ile onun adını alan adamın serencamı, ancak bu kadar birbirine benzeyebilirdi. 

Onun adı ile anılan adamın.

Yani, Adnan Menderes’in…

HAYAT KAHRAMANI

Hayat - memat meselesi. 

İnsan ömrünün hemen her safhası, bu meselenin meşguliyeti içinde geçer. Mezkûr kelimeler, ilk bakışta ömrün başlangıcını ve bitişini ifade eder gibi görünse de aslında yaşanan her an bir ölüm-kalım meselesidir. Zîra hayat ile ölüm arasındaki mesafe, bir nefes aralığı kadardır.

Bazı insanlar mezkûr meseleyi ancak hayatî hadiseler meydana geldiği zaman hissederken bazıları çeşitli vesilelerle âdetâ her an yeniden yaşar. Hadiseler karşısında kimi insan hayata sımsıkı sarılırken kimileri memata doğru sürüklenir. 

O zaman hayat-memat meselesi, ölüm-kalın mücadelesi hâlini alır. Yaşanan mücadelede çocuklar aile büyüklerinin hima- yesine sığınsalar, gençler güçlerine kuvvetlerine güvenseler, ihtiyarlar iradelerinin sağlamlığı ve hayat tecrübeleri ile meseleyi aşmaya çalışsalar da o mücadeleyi ancak Allah’a tevekkül edip kadere teslim olanlar kazanır. 

Fakat bunu yapmak pek kolay değildir. Zamanı saran hadiselerin tazyikinden kurtulup sebeplere teşebbüs ederek her türlü tedbiri almakla birlikte, neticeyi Allah’tan beklemek ve ‘Olanda hayır vardır’ diyerek takdir-i İlâhiye razı olmak, bir kahramanlıktır.

Hayat kahramanlığı…

Zaten, hayat-memat meselesi kelimeleri ile ifade edilen ve ömür boyu her nefes yeniden yaşanan ölüm- kalım mücadelesini, ölse de kalsa da ancak hayat kahramanları kazanır.    

Aynen Ali Adnan gibi.

Ali Adnan; Aydın’ın tanınmış ailelerinden biri olan, geçmişi Rumeli Türklerine dayanan ve Mora Yarımadası’nın Yenişehir kazasından gelen Kâtip-zâdelerin oğlu İbrahim Ethem Bey ile Kırım Harbi gazilerinden Tatar asıllı Hacı Ali Paşa’nın kızı Tevhide Hanımın izdivaçları neticesinde kurulan ailenin ikinci çocuğudur.

Ethem Beyle Tevhide Hanım takriben 1895 yılında evlendiler. Ailelerin yaşayışları, kültürleri, gelir seviyeleri farklı olduğu için Tevhide Hanımın babası, kızının bir kâtiple evlenmesine razı olmadı. Onun muhalefetine rağmen kurulan aile hayata maddî ve hissî sıkıntılar içinde başladı. 

Ailenin ilk çocuğu Melike o yıllarda dünyaya geldi. Hassas bir mizaca sahip olduğu anlaşılan Tevhide Hanım, ailenin yaşadığı maddî zorluklar ve kendisinin çektiği hissî sıkıntılar yüzünden o çağın müzmin illeti sayılan verem hastalığına yakalandı. 

Ali Adnan 1899 yılında Aydın’da doğduğu zaman ailenin maddî sıkıntıları artmış, Tevhide Hanımın hastalığı bir hayli ilerlemişti. Sık aralıklarla gelen kanlı öksürük nöbetlerinin ardı arkası kesilmiyordu. Ethem Bey hem eşini tedavi ettirmek, hem de ailenin gelir kaynaklarını arttırmak maksadıyla İzmir’e taşındı ve mülkiyede kâtiplik yapmaya başladı. 

Yıllardır yaşanan maddî zorluklara ve hissî sıkıntılara, Kestelli semtindeki küçük evin sağlıksız şartları da eklenince Tevhide Hanımın hastalığı iyice ilerledi. Ethem Beyin annesi Fitnat Hanım evin işlerini ve çocukların bakımını üzerine alınca o eşini tedavi ettirmek için İstanbul’a götürdü ise de bir süre sonra İzmir’e onsuz döndü.

Zîra Tevhide Hanım hayata veda etmişti.

Okunma Sayısı: 3222
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • YAHYA YILDIZ

    22.2.2018 14:19:24

    Muhterem İslam Yaşar Bey Ağabey, tekrar değerli ve kıymetli araştırma yazılarınızı Yeni ASYA gazetemizde görmek bizleri son derece memnun ve mesrur eyledi... Böyle bir günde, Anadolu inasanının kalbine ve gönlüne girmiş merhum İslam kahramanı Adnan Menderesin hayatını ele almanız, Türkiyenin halihazırda içinde bulunduğu kaoslardan, sıkıntılardan ve her türlü dessasane hilelerden kurtulmasına inşaalah vesile olacağını Rahmeti İlahiyeden temenni ederiz. Bu yazı vesilesiyle hakiki ve gerçek demokratların kim olduğunu ve yansanayi ürünü demokratların da kimler olduğunu milletimiz farketmiş olacak. Tekrar Hoş geldiniz...Safalar getirdiniz...Binler tebrikler...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı