"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anlaşıl(a)mayanlar üzerine

İsmail Hakkı AVCI
16 Şubat 2017, Perşembe
İnsanoğlu acizdir, ihtiyaçları pek fazladır. Buna rağmen çok nankör ve asidir. Bu aciz, fakat nankör olan insana karşı Yaradan, rahmetini ve yarattıklarından istifadeyi esirgemez, ona âdeta mühlet verir.

Evet, güneş; ertesi günü ‘ben bu nankör insana bu sabah doğmayayım’ demez. Kâinattaki her şey vazifesini yapmaktan fütur getirmez. Her yaratılan kendisine verilen vazifeyi noksansız yapar. İnsanoğlu da bunlardan hep istifade eder, faydalanır. Buna rağmen şükretmez de, asi ve nankör olur. İşte bütün bunları anlamak pek mümkün değildir. Bu fâni ve geçici dünya hayatında neden böyle olur da, ebedî mekânımıza lâzım olan hazırlıkları yapmayız?

Anlaşılmayanlardan bir husus da öğrencilerdir. Umumiyetle bazı öğrencilerin -tarafımdan- okula gönderilme sebebi anlaşılamamıştır. Öğrencilerin çoğu, dersine çalışmaz, ders zamanı öğretmeni ve dersi dinlemez, verilen ödevleri yapmazlar, okulun kural ve kaidelerine uymazlar, arkadaşlarının, idarecilerin, öğretmenlerin ve sair çalışanların haklarına riayet etmezler, hep etraflarına rahatsızlık verirler. İşte bütün bunları anlamak pek mümkün olmaz ve bu nevi öğrencilerin okula gönderilme sebebi anlaşılamaz. Bazen öğrencilerin dosya ve defterlerine bu hususu yazmak durumunda kalmışızdır. Hele velilerin, çocuğunun kabahatinin arkasında durması olacak iş değildir. Bu sebeplerden –en verimli çağımızda- öğretmenliği bırakmak vaziyetine girmişizdir. (Bu genelde böyle, ama iyi ve ana-baba terbiyesi almış öğrenci ile ders yapmak da çok güzel olmaktadır.)

Benzeri ahval hayatın her kesiminde ve her yerinde vaki olmaktadır. Öğrencilerin sırtlarındaki çantalarıyla ayağa kalkmış kaplumbağalar gibi, kaldırımlarda (yollarda), otobüs duraklarında, otobüslerin içinde sıkıntı vermektedirler. Bu çeşit çocuk ve öğrenciler nerede bir yeşil yaprak görseler koparırlar, başındaki büyükler de buna hiç ehemmiyet vermeyerek ‘yapma, etme’ demezler. 

Her neyse bir gün deve yavrusu annesine sorar:

- Neden ayaklarımız büyük ve geniş?

-Çölde yürürken ayaklarımız kumlara fazla batmasın diye.

- Bacaklarımız niye uzun, gövdemiz yerden epeyce yukarıda?    

- Çöl sıcağında ısınan kumlardan fazla müteessir olmamak için.  

- Neden kirpiklerimiz sık ve uzun, göz kapaklarımız birkaç tane?

- Çölde kum fırtınası olursa, gözlerimize kum taneleri girmesin diye.

- Peki, niye sırtımız yamru yumru, çıkıntılı?

- Çölde su bulamadığımız zaman susuz idare edebilmemiz için Yaratan bunları su deposu hörgüçleri olarak bize bahşetmiş.

Ve deve yavrusu en sonunda şu can alıcı soruyu da sormuş:

- Çölde böyle, çölde şöyle... Peki, öyleyse biz niye burada, hayvanat bahçesindeyiz?

Vesselâm.

Okunma Sayısı: 1456
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı