"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakkı neşredenlere destek olmak

İsmail TEZER
03 Ağustos 2018, Cuma
Neşir veya neşriyat, bir fikir ve dâvâ takip edenlerin vazgeçemeyeceği bir unsur olmakla beraber, iman hizmetinin de olmazsa olmazı.

“Bu zamanda Nurlar’la hizmet-i imaniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur” dedikten sonra, “işte hapsimizle, Nurlar’a nazar-ı dikkat celb olunur, bir ilânat hükmüne geçer. En ziyade muannid veya muhtaç olanlar onu bulur, imanını kurtarır ve inadı kırılır, tehlikeden kurtulur ve Nur’un dershanesi genişlenir” diyerek “hapse girmeyi” bile bir ilânat, bir neşir vasıtası olarak gördüğünü ifade eden bir Üstadın yolundan gitmeye çalışıyoruz.

Kaldı ki yine onun kitap, dergi, gazete, radyo gibi yayın araçlarını ve konferans gibi kitlelere hitap yollarını ısrarla nazara verip takip ettiğinden bahsetmedik bile...

Neşir veya neşriyat, bir fikir ve dâvâ takip edenlerin vazgeçemeyeceği bir unsur olmakla beraber, iman hizmetinin de olmazsa olmazı.

“Neşr-i hak için enbiyaya ittibâ etmekle mükellefiz.” diyen Bediüzzaman, “neşriyat” hizmetlerinin “peygamber mesleği” olduğuna da işaret etmiş oluyor.

Tabiî iş, peygamber mesleği olunca, elbette mühim yükümlülükler de getiriyor.

Her şeyden önce bir imtihan vesilesi olarak “ihlâs” karşısına çıkıyor hakkı neşredenlerin. Ve “Kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz” mükellefiyetini yüklüyor omuzlara. “Tarihlere şaşaa ile geçmek” veya “şunun bunun” için değil de sadece ve sadece “Allah rızası” için ve neticeye de karışmadan çalışmak gereğini emrediyor. Said Nursî “Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah’a aittir.” (Yunus Sûresi, 10:72) âyetine dikkat çekiyor bu konuda.

İşte Yeni Asya’ya gönül verenler de “kuvvetlerini ihlâsta ve hakta bilerek” baş koymuşlar bu yola. “Onun bunun sesi” değil “hakkın ve hakikatin sâdâsı” olmayı kendilerine şiar edinmişler. “Biz vazifemizi yaparız, neticeye karışmayız, o Allah’a aittir” diyerek, bedellere baştan razı olmuşlar.

Maddî manevî hiçbir karşılık beklemeden hakikatin müdafiiliğine soyunmak, elbette “istiğna” denilen “insanlara el açmamak ve halini sadece Allah’a arz etmek” gibi bir duruşu da beraberinde getiriyor. Bu da muhtemel maddî, manevî zorlukları göğüslemeye hazır olmak anlamına geliyor.

Dolayısıyla Yeni Asya pek çok sıkıntı yaşayarak ve bedel ödeyerek geldi. En büyük destekçisi de elbette her zaman için kendi sadık okuyucusu oldu. Maddî, manevî desteğini esirgemeyen takipçileri, bu sesin kısılmasına asla müsaade etmedi. 

Fikriyle, zikriyle, duâsıyla, himmetiyle, hâsılı maddî manevî bütün varlığıyla yanında yer almaktan çekinmediler.

İşte diyoruz ki: Bu gayret, bu özveri, maziye kök salmış bu elli yıllık çizgi, daha çok ellere ulaşmayı hak ediyor. Bu müstağnî duruş, bütün istiğnâsına bedel maddî manevî teveccühü, ilgiyi hak ediyor.

Başta gazetemiz Yeni Asya olmak üzere kitaplarımız, dergilerimiz, broşürlerimiz gibi bütün yayınlarımız; ayrıca internet medya ortamlarımız ve radyomuz elden ele, dilden dile ulaştırılmayı, takip edilmeyi bekliyor.

Maddî, manevî katkılarınızla...

Hak namına, hakikat hesabına...

Okunma Sayısı: 1598
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı