"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Herşey Allah’ın varlığını haykırırken...

İsmail TEZER
27 Ekim 2012, Cumartesi
—Taraf yazarı Ahmet Altan’a ithafen...—

Materyalist felsefe beşere gerçekten çok büyük bir kötülük etti. İnsanın adeta basiretini bağladı. Gündelik hayattaki en basit beşerî olayları, gerçeklikleri basit mantık kurallarıyla açıklayanlar, sıra ‘yaratılış gerçeklerine’ geldiğinde maalesef aynı mantıklılığı gösteremeyebiliyor.
Elbette kesinlikle kimseyi kınamıyoruz. Maksadımız, ‘sadece gördüğüne ve maddî olarak tecrübe edebildiğine inanmayı’ telkin eden ‘materyalist felsefenin’, tabu hâline getirdiği ‘bilimi’ de kullanarak, kitlelerin düşünme melekelerini ve zihin kodlarını nasıl altüst ettiğine dikkat çekmek.
Sözgelimi, şu an okuduğunuz bu yazının, bir ‘yazarı’ olmadan veyahut bir şekilde bir ‘beyin’ tarafından düşünülüp parmaklar ve klâvye aracılığıyla bilgisayara aktarılmadan karşımızda olamayacağını hepimiz adımız gibi bildiğimiz halde; bu ‘yazı’dan çok daha girift olan, ‘DNA harfleri’nin, hatta onu da oluşturan ‘atom altı parçacık noktaları’nın, akıllara durgunluk verecek tarzda milyarlarca ihtimal arasından milyarlarca farklı türde mükemmel yazıya / kitaba, yani ‘canlıya’ dönüşmesinin bir ‘yazar’sız olabileceğine ne yazık ki ihtimal verilebilmektedir.
Hayret ki hayret!
Evet, tekrar ediyorum, kimseyi kınamıyoruz; bu, vazifemiz ve haddimiz de değil; hem zaten bu ‘akıl tutulmasına’ belki de kimi zaman bu gerçeğin farkında olan / olması gereken bizler de bir şekilde yakalanıyoruzdur. Bediüzzaman Said Nursî’nin “İnsanların ağzından çıkan ve dinsizliği işmam eden dehşetli kelimeler var; ehl-i imân bilmeyerek istimal ediyor”1 demesi boşuna değil.
Peki bütün bunları niye söyledik? Taraf yazarı Ahmet Altan, geçtiğimiz haftalardaki bir yazısında2 güzel bir ‘tefekkür’ yapmış. Tefekkür diyorum çünkü—o her ne kadar sonuç olarak konuyu “Allah varlığına” bağlamasa da—yazmış oldukları bana Rabbimizin sonsuz kudretini hatırlattı.
“Kâinat ve Tanrı” başlıklı yazısına Altan, fizikçi Stephen Hawking’in “Kâinatı Tanrı mı yarattı? Bu koca kâinat kimin eseri?” sorularına cevaplar aradığı bir programı izlediğini ifade ederek başlıyor. Ve Hawking’in ‘kâinatın var olması için tanrıya ihtiyaç olmadığı’ yönündeki düşüncelerinin kendisini de iknâ ettiğini, lâkin bunu bir şekilde anlayabilse de, o koca kâinattan, yıldızlardan çok daha girift olan, meselâ bir ‘gözün’, ‘kılcal damarların’ veya bir ‘insan beyninin’ nasıl oluştuğunu aklının almadığını ifade ediyor. Hatta bu somut şeyleri de geçip, meselâ bir insanın ‘düşünce veya duygularının oluşumunun’ kendisinde daha büyük hayretler uyandırdığını söylüyor. Ve şunu da ekliyor:
“Görkemli bir şeydi kâinat, ama o ‘kâinatı’ kavrayan, sırrını çözen ‘düşüncenin’ yanında gene de sönük kalıyordu... Her deneyde aynı sonucu veren yıldızlara kıyasla her deneyde başka sonuçlar veren ‘duygular’ çok daha anlaşılmazdı.”
Neticede Altan’ın vardığı nokta şu oluyor:
“Kâinatı anlayabiliyorduk, insanı anlayamıyorduk. (...) Tanrı var mı yok mu bilmiyorum, ama onu aramak isteyen sonsuzlukta, galaksilerde, güneşlerde, yıldızlarda değil, insanda aramalı bence. Sır, insanda çünkü.”
Aslında Altan, galaksilerden, yıldızlardan daha küçük olan insan veya başka mikro varlıkların daha çok hayret uyandırdığı, daha ‘akıl almaz’ olduğu konusunda haksız sayılmaz. Zira Sonsuz Kudret’in san'atı gerçekten de ‘mikro âlem’de daha mükemmel, daha hayret verici. Said Nursî de buna işareten, “En ehemmiyetsiz ve en küçük zannettiğimiz mahlûklar, bazan san'at ve hilkat cihetinde en büyüğünden daha büyük olur. Sinek, tavuktan san'atça ileri geçmezse de, geri de kalmaz” 3 diyor. Bu bakımdan bir tohumun meyveden, meyvenin ağaçtan, insanın kâinattan daha san'atlı olduğunu söylemek elbette mümkün. Varlıklar maddî olarak küçüldükçe, taşıdıkları san'at da artıyor.
Ancak, hayret duygusunun artmasına paralel olarak Yaratıcımıza olan senâ duygumuz da artmalı değil mi?
Hawking veya onun ‘evrenin oluşumu’ konusundaki düşüncelerinin bir şekilde kendisini ikna ettiğini söyleyen Altan, acaba gerçekten ‘evrenin sırrını’ çözdüklerinden eminler mi?
Varlığın ortaya çıkışını, daha doğrusu ‘Yaratıcının yaratış tarzını’ (hikmeti gereği belli kanunlar dahilinde yaptığı için) bir takım formüllerle ifade edebiliyor olmak, acaba kâinatın sırrını çözmek midir? Bu iddiânın, şu an okuduğunuz bu yazının gazete sütunlarında sizlerin nazarına arz ediliş sürecini, yazarından bağımsız bir anlatımla, sözgelimi bilgisayar klâvyesindeki tuşların kendi kendine harekete geçip ekranda anlamlı bir metin oluşturduğuna hükmederek anlatmaktan bir farkı olur mu acaba? Âlemlerin Rabbinin, sayısını bilmekte aciz kaldığımız çokluktaki atom ve atom altı parçacıklarla kusursuzca şekillendirdiği şu uçsuz bucaksız “kâinat kitabı” veya bizim ‘DNA’ ismini vererek işin sırrını çözdüğümüzü zannettiğimiz, halbuki sadece ‘sıradanlaştırdığımız’ eşsiz san'at harikalarıyla inşâ ettiği “insan” denilen bu harika “yazı / nakış” acaba şu an okuduğunuz bu yazıdan daha mı basit ki?
Evet, Altan “Sır, insanda” derken çok haklı. Sır, zihnini materyalist felsefenin kıskacından koparabilen insanın “akl-ı selîminde” saklı. İnsan önce ‘kendini’ okumalı... Ama “Yaratan Rabbinin adıyla okumalı”. Yoksa, insanı ve eşyayı San'atkâr’ından koparan ‘materyalist felsefenin adıyla’ değil...

Dipnotlar:
1- Lem’alar, 23. Lem’a.
2- Taraf, 7.10.2012
3- Lem’alar, 26. Lem’a, 11. Rica.

Okunma Sayısı: 3388
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Vapurlu

    13.2.2015 10:57:46

    Allah razı olsun.

  • Fahri Utkan

    29.10.2012 00:00:00

    Tebrikler. Görmek ve anlamak isteyen için her şey O’nu anlatıyor. Sn.Altan ve onun gibi zeki kişiler gerçekten anlamak amacıyla Risale-i Nur’ları okusalar bir daha ellerinden bırakmayacaklarına eminim.Allah başlardaki akıllara akıl ve anlama nasip etsin.Tekarar tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı