"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hoşgörüde sınır ve ölçü

Kasım Ferşadoğlu
25 Mart 2013, Pazartesi
Düşmanlıkta ve muhabbette de hoşgörünün sınırlarını iyi ayarlamak gerekir. Yâni insana hoşgörü ile, harama, düşmanlığa ve tahribata karşı hoşgörüyü karıştırmamalıdır.
 Tahribatı ve küfrü kendisine meslek edinmiş kimselere karşı elbette hoşgörü ile yaklaşılamaz. Böyle bir yaklaşım ise küfrü ve zulmü hoş görmek anlamına gelir. Hoşgörünün ölçüsünü iyi ayarlamak ve yanlış mülâhazalardan arındırmak gerekir. Bunun için Peygamberî tavrı iyi takip etmek gerekmektedir.
Meselâ: İslâmın ilk döneminde hayatını İslâm ve Peygamberimize (asm) düşmanlıkla geçiren Ebu Cehil (Cehalet ve kabalığın babası demektir) için Hz. Peygamber (asm) Efendimiz “Bu ümmetin firavunu’’ olduğunu beyan etmiştir. Durum böyleyken Mekke fethinden sonra Müslüman olan oğlu İkrime (ra) ise İslâma büyük hizmetlerde bulunmuştur. İkrime (ra) rencide olmaması için onun yanında babası aleyhinde konuşulmasına müsaade etmemiştir. Bu durum bir Peygamber (asm) ölçüsü olup, o çeşit şahıslara sevgi göstermek anlamına gelmez. Burada Müslüman olan İkrime (ra) hatırı söz konusu edilmiştir.
Hoşgörü, insanların şahsî ayıp ve kusurlarını görmezden gelme, yüzlerine vurup utandırmamaktır. Resûlullah Efendimiz (asm), hoşgörüsü ve davranışları sayesinde medeniyetten uzak bedevilerin kaba davranışlarını çözüme kavuşturmuştur.
Onun bu özelliği Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılmaktadır:
“Allah’tan bir rahmet eseridir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer sert ve katı kalpli birisi olsaydın, muhakkak onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet ve günâhlarının bağışlanması için Allah’a duâ et.’’ (Âl-i İmran Sûresi: 159)
Peygamber Efendimiz (asm) birgün bir bedevinin “Allah’ım! Bana ve Muhammed’e (asm) rahmetini ihsan et, bizden başka bir kimseye rahmet etme” duâsıyla yaptığı sınırlamaya mukabil o bedeviyi kınamadan ve ayıplamadan “Ey bedevi! Sen Allah’ın rahmetini daralttın” (Tecrid-i Sarih Tercümesi, 12, 128) buyurarak bedevinin kaba davranışını ve hatasını düzeltmiştir.
Aynı bedevi bir müddet sonra gider ve mescidin bir köşesine abdest bozar. Bu durumu gören sahabelerin müdâhalesi sert olur. Fakat Resulullah Efendimiz (asm) onları engelleyerek şunları söyler: “Gidin bevl yaptığı yere su dökün. Siz güçlük için değil, kolaylık için gönderildiniz.” Bedeviye de şunları söyler: “Bu mescidler ne idrar ve ne başka bir pislik için yapılmış yerler değildir. Buralar Allah’ı anmak ve namaz kılmak ve Kur’ân okumak için yapılmışlardır.” (Buhari, Vûdu: 58)
Burada Hz. Peygamberimiz (asm) bedevinin yapmış olduğu hareketin cahilliğinden dolayı olduğunu bildiğinden ona gerçeği anlatma ve öğretme adına hoşgörüyle yaklaşmıştır. Yine Resulullah Efendimiz (asm) çirkin söz ve davranışlar karşısında bile itidal ve soğukkanlılığını muhafaza ederek yumuşak huy ve tatlı dil ile ikaz yönünü seçmiştir. Bu hoşgörüsü insanları kucaklamış ve kolayca hak ve hakikate ulaştırmıştır. Zira ona böyle davranmasını Kur’ân’da Allah emretmiştir:
“Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et!” (Âraf Sûresi: 199)
“Onların kusurlarını hoş gör ve onlara yumuşaklıkla muamele et!” (Hicr Sûresi: 85)
Okunma Sayısı: 6716
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı