Ki Amerikan yönetiminin talep ve beklentisinin de bu olduğu yönünde iddialar var.

Plan bu şekilde yürüdüğü takdirde, sonrasında, kontrolün ele geçirildiği yerleşimleri kapsayan alanda “güvenli bölge” kurulması aşamasına geçilecek. Bakalım, bu süreçte evvelce dünyanın farklı yerlerindeki güvenli bölge tecrübelerinin ciddî sıkıntı ve sorunları gündeme taşıdığı yönünde dile getirilen kaygı ve ikazlar ne ölçüde dikkate alınacak?

Harekât devam ediyorken nazarların çevrildiği en kritik konulardan biri sivillerin durumu. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, ilgililer de bu hususa özel vurgu yapıyorlar.

“Ordumuz sivillerin zarar görmemesi için kuyumcu hassasiyetiyle ilerliyor” diyen Erdoğan, “Gerekirse 100 sivilin arkasında tek bir teröristi tesbit edip, tereyağından kıl çeker gibi etkisiz hale getirecek tecrübe, teknoloji ve ahlâka sahibiz” ifadesini kullanıyor.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un sözleri ise, bu noktada karşı karşıya olunan zorluk ve risklerin altını çiziyor:

“Bölücü terör örgütü sivillere yönelik hassasiyetimizi suistimal etmek için saldırılarını yerleşim yerlerinden sivil giyimli teröristler eliyle yapıyor. Dolayısıyla harekât sahasında gerçek sivillerle sivil görünümlü teröristleri ayırmamız gerekiyor.” (Hürriyet, 14.10.19)

Sözlerinin devamında Altun, ordumuzun bu engelleri aşacak güçte olduğunu ekliyor, ama meselâ Afrin’de sivillerin arasına karışmış teröristlerin tuzağıyla çok sayıda şehit verdiğimizi unutmuş değiliz. Dileğimiz, bu gibi olayların, gerekli dersler çıkarılan tecrübeler olarak değerlendirilmiş ve tekrarına meydan vermeyecek tedbirlerin alınmış olması.

Görünen o ki, operasyonun tamamlandığı açıklanıncaya kadar yüreğimiz ağzımızda, “Şu iş kazasız belâsız, devam eden acılara yenileri eklenmeden sonuçlansın” dileğiyle gelişmeleri izlemeye devam edeceğiz. Sonrası ayrı bir fasıl. 

Duamızı tekrarlıyoruz: Allah sonunu hayretsin.