Bundan 29.5 sene önce, 1991 Aralık’ında bir milletvekili, Meclis Başkanlığına Ayasofya Camiinin yeniden ibadete açılmasını öngören bir kanun teklifi sunmuştu.
Aynı yılın 20 Ekim’inde yapılan seçimden sadece iki ay sonra verilen bu teklifin altındaki imza DYP Isparta Milletvekili Ertekin Durutürk’e aitti.
Kanunun gerekçesinden bazı pasajlar:
“Fatih Sultan Mehmet Han, fethi müteakip, İstanbul’daki en önemli Hıristiyan mabedi Ayasofya Kilisesini camiye çevirerek, fethin mübarek hatırasını ebedîleştirmiştir. Adı fetihle özdeşleşmiş olan Ayasofya Camiinin kıyamete kadar ayakta kalabilmesi ve ibadete açık olması için yüce Sultan birçok gelir vakfetmiş, bir de vakfiye tesis etmiştir.
“Vakfiyenin bir bölümü şu şekildedir:
‘Nefis kilise kıyamete kadar cami olarak vakfedilmiştir. Bunu Allah’a ve ahirete inanan hiçbir mahlûk, sultan olsun, hâkim olsun, mütegallibe olsun, değiştiremez. Vakfın şartlarını kim değiştirirse, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerine olsun. Onlar hiçbir zaman hafiflemeyen azap içinde bulunsunlar. Yüzlerine bakan, onlara şefaat eden hiç kimse bulunmasın.’
“İslamın şeref sembolü, fethin kılıç hakkı olan Ayasofya’yı müzeye çeviren 24.11.1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararı, anayasaya, kanunlara ve Sultan Fatih’in vakfiyesindeki hükümlere aykırıdır. Kararda belirtilen sebepler de asla vârit değildir.
“481 yıl cami olarak kullanılan özdeşleşmiş bir mabedin ibadete kapatılması, şark âlemini nasıl memnun eder? Caminin gelirlerinin kalmadığı iddiası, vakfiyedeki beyanlarla terstir. Devletimiz ve milletimiz, camiye gerekli desteği verecek güçtedir. Caminin tamamen bir Bizans eseri olarak sayılması da mümkün değildir. Fetihten sonra bakımsız ve harap halde bulunan kilise İslamîleştirilmiş; binaya istinat duvarları, minareler, kürsü, mihrap, minber, kütüphane, şadırvan, sıbyan mektebi gibi kısımlar ilave edilmiş; fetihten sonra çeşitli zamanlarda bakım ve onarımı yapılmış; bugüne kadar ayakta durması milletimiz sayesinde mümkün olmuştur.
“Güneşi balçıkla sıvamak mümkün değildir. Ayasofya’nın susturulması millet için bir vicdan azabı olmuştur. Bu azabın ilelebed kaldırılması yüce Meclisin görevidir.”
(İslam Demokrasi Laiklik kitabımız, s. 384-8)
Durutürk’ün 1995 seçimi sonrasında da yenilediği teklifi, konunun yine gündeme geldiği şu günlerde tekrar hatırlatmış olalım.