Trump’ın provokatif tavır, söylem ve politikalarına karşı iktidarın seslendirdiği “ABD’ye göbekten bağlı ve alternatifsiz değiliz” gibi mesajlar bir taraftan “Türkiye Rusya ve Çin gibi adreslere mi dümen kırıyor?” sualine kapı açarken, diğer taraftan hayli zamandır ilişkilerin askıda olduğu AB ile yeni bir başlangıç yapma alternatifini de gündeme taşımış oldu.
Hatırlanacağı üzere, Batıdan uzaklaşıp Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle ortak olma fikri, 28 Şubatçı askerî vesayetin sözcülerinden, MGK Genel Sekreteri bir orgeneral tarafından seslendirilmiş ve tepki çekmişti.
Bu görüş, devlet ve asker içindeki “Avrasyacı kanad”ın fikri olarak niteleniyor.
Erdoğan’ın zaman zaman dile getirdiği “AB bizi almıyorsa Şanghay Beşlisine dahil olalım” talebi de bunun farklı bir ifadesi.
Ancak gerek muhataplarından beklenen karşılığın bulunamaması, gerek katılmaya talip olunan organizasyonun yapısal sorunları, gerekse iç ve dış dengeler, bu istikamette yol alınmasına imkân vermedi.
Buna mukabil, üyelik müzakerelerinde hiç mesafe alınamamasına, fiilen neredeyse iplerin tamamen kopmuş gibi görünmesine, bitmeyen gerilim ve restlere rağmen AB ile ilişkilerde son nokta konulmuş değil.
Gerçi Türkiye’nin OHAL sürecinde hukuk ve demokrasi kriterlerinden iyice uzaklaşmış olması, ilişkileri daha da zora soktu.
Ama temaslar bir şekilde devam ediyor.
Özellikle ticarî ve ekonomik ilişkilerin siyasî gerginliklerden kolay kolay etkilenmeyen boyutlara ulaşmış olması, Türkiye-AB ortaklığının artık geri döndürülmesi zor, hattâ imkânsız bir hale geldiğini gösteriyor.
ABD ile gerilimin beklenmedik bir şekilde tırmanması ve döviz krizinin ekonomimizi çok ağır risklerle karşı karşıya getirmesi üzerine uluslararası platformda en kayda değer desteğin AB canibinden gelmesi, Türkiye için adeta “can simidi” gibi oldu.
Her ne kadar tek adam rejimine geçiş yapan Türkiye’deki başkanlık kabinesinde artık AB Bakanlığına ihtiyaç duyulmaması bile başlı başına bir mesaj taşısa dahi, gelişmeler ister istemez Ankara’yı Brüksel’e, Brüksel’i de Ankara’ya yakınlaştırdı.
Umalım ki AB bu sefer işi sıkı tutup takipçisi olsun.
Ve Türkiye de yönünü samimiyetle AB’ye çevirsin.
***
Arapça yayın fuarında Hutbe-i Şamiye