Eğer yargılanan kişilerin darbe girişimini planladığı, gerçekleşmesinde aktif rol üstlendiği, silah arkadaşlarına, polislere ve sivillere ateş açıp bomba yağdırdığı kesin delillerle ispatlıysa, onlara kanunun gördüğü en ağır cezalar verilsin.
Öğretmenlikten emekli olmuş bir okuyucumuzdan aldığımız mesaj: “Ankara yıllarımda, Talat Aydemir’in ihtilal girişimine katılan ve harbiyeden atılan yaşça benden büyük biriyle mesai arkadaşlığı yapmıştım. Okuldan atılmış, ama başka bir ceza almamış. Neden almadığını ‘Biz komutanlardan birini yakalama emrini yerine getirmiştik. Ceza alanlar komutanlara kötü davranışlarda bulunmuşlar’ diye açıklamıştı.
“Yakın zaman önce öğrendim ki, bir arkadaşımın astsubay damadına 15 Temmuz’da bir albayı ‘emniyetli bir yere götürüp bırakması’ emri verilmiş, o da yerine getirmiş. Sonuç: müebbet hapis.”
Birinci örnekte, darbe girişimine katılmış olmanın-şayet bilerek ve isteyerek katıldıysa—cezasız kalması elbette ki sorgulanması gereken bir durum. Eğer o dönemde böyle yapılmayıp, darbecilere, okuldan atmanın ötesinde, darbe girişimindeki rollerine denk düşen yaptırımlar uygulanmış olsaydı, belki 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin bile önü alınabilirdi.
Bu örnek bir ifrat hali ise, ikinci örnek de tefrit halini karşımıza çıkarıyor. Hele işin aslını bilmeden, sadece verilen talimatı yerine getiren bir ordu mensubunun darbeci muamelesi görmesi ve darbecilik suçlamasıyla en ağır cezayı alması, hukuka da, vicdana da uymuyor.
Ki, 15 Temmuz darbe davalarında bunun çok sayıda örneğiyle karşılaşıyoruz.
Eğer yargılanan kişilerin darbe girişimini planladığı, gerçekleşmesinde aktif rol üstlendiği, silah arkadaşlarına, polislere ve sivillere ateş açıp bomba yağdırdığı kesin delillerle ispatlıysa, onlara kanunun gördüğü en ağır cezalar verilsin.
Buna kimsenin bir itirazı olamaz.
Ama darbe hakkında hiçbir bilgileri ve darbeyle hiçbir alâkaları olmadığı halde, sırf o gece üstlerinden gelen talimatla verilen görevi yerine getirdikleri için darbecilikle suçlanıp çok ağır cezalara çarptırılan TSK mensupları ile harbiye öğrencilerinin durumu bunlarla karıştırılmamalı.
Bu noktada ciddi mağduriyetlere yol açan karışıklıklar olduğunu, kurunun yanında nice yaşların yandığını işitiyoruz.
Adalet terazisinin ayarı bozulmaya görsün...
***
-İlk konuşmadan: “İnsanların herhangi bir sebepten ötürü dışlandığı, ötekileştirildiği, zulme maruz kaldığı dönemler geride kalmıştır.” 701 sayılı son KHK ile 130 bini geçen ihraçlarla, on binlerce delilsiz gözaltı ve tutuklama da mı?!! Peki, bundan sonra yeni dönemde ne olacak?!!
-Adalet Bakanı’nın ‘güven veren adalet’ açıklaması https://youtu.be/xpf93UxC0i4 @YouTube aracılığıyla