"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AİHM’den önemli uyarılar

Kâzım GÜLEÇYÜZ
22 Eylül 2018, Cumartesi
20 Temmuz sürecinde yaşanan yoğun hak ihlallerinde AİHM’in tavrı Avrupa’da da çok eleştiriliyor.

OHAL mağdurları tarafından mahkemeye yapılan başvuruların hemen hemen tamamı “iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması” gerekçesiyle reddediliyor.

Bunda AB’nin şikâyet konusu hak ihlalleri karşısındaki duyarsızlığı da etkili oldu.

Ve AİHM çözümü iç hukuktan bekledi.

Özellikle AYM’yi tavır almaya “zorladı.”

Ve pilot dava niteliği taşıyan Mehmet Altan’la Şahin Alpay için verdiği ihlal kararlarıyla hayli gecikmeli de olsa bir tavır değişikliğinin sinyallerini çakmaya başladı.

Derken, bu sinyallerin medya kanalıyla daha açıktan verildiği bir aşamaya geçiliyor gibi.

2007-11 arasında AİHM’in başkanlığını yapmış olan Jean-Paul Costa’nın açıklamaları bu açıdan ilginç ve dikkat çekici:

* Türkiye’de yerel mahkemelerin—iktidar etkisi sebebiyle—AYM kararlarına uymamaları bir skandal; anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine de aykırı. Bu konuda AİHM’e gelecek başvurularda ihlal kararları çıkması güçlü bir ihtimal.

* OHAL iptal edilse bile, bunun insan hakları alanındaki birçok maddesi öyle veya böyle bir şekilde yürürlükte, bu yüzden OHAL’in kalkması sadece medyatik bir adım, temeldeki sorunlar hâlâ duruyor.

* Fransa’nın OHAL uygulaması da hukukçular ve siyasîler tarafından çok fazla eleştiriliyor. Türkiye’deki OHAL uygulaması oradan çok daha ileri gitti ve çok daha sert. 

* Yeni çıkan yasal düzenlemelerle gözaltı süresi 4.5 günü geçmemesi gerekirken 12 güne kadar uzatılabiliyor. Bu da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı. AİHM’e gelecek bu yöndeki başvurularda yine ihlal kararı çıkar.

* Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi “diktatör olmasa bile otoriter” olarak nitelendirilebilir. Bu da Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği ilkeleriyle bağdaşmaz.

Costa’nın Euronews’te yayınlanan bu  tesbit ve uyarıları, Avrupa canibinde şimdiye kadar gözlenen suskun bekleyişin artık terk edilmekte olduğunu gösteriyor.

Yönünü tekrar AB’ye çevirme işaretleri vermeye başlayan Ankara, bu uyarıları çok dikkatli değerlendirmeli ve gereklerini gecikmeden yerine getirmeye bakmalı.

***

-Risale-i Nur’dan bir Kerbelâ dersi

Okunma Sayısı: 8064
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    22.9.2018 11:29:50

    Özür dileyerek bir düzeltme yapmak istiyorum. (3) yazımdaki "İkinci Avrupa ve onun şahs-ı manevi haline gelmiş olan şekliyle AB..." ifadesindeki "İkinci Avrupa"nın doğrusu "Birinci Avrupa" olacaktır.

  • Gündüz Alp-3

    22.9.2018 10:20:04

    Türkiye'deki yeni sisteme bizim CHS dememiz, onu cilalayıp halka sunmamız çok önemli değil. Aslolan dışarının asıl algıladığı ve ne isim verdiğidir. Hem tebeddül-ü esma/isimlerin değişmesi gerçekleri değiştirmiyor. İşte eski AİHM Başkanı bizim yeni deyip övdüğümüz sisteme, AB ve AİHM gözüyle bakıyor ve "diktatör olmasa bile otoriter" diyor. İkinci Avrupa ve onun şahs-ı manevi haline gelmiş olan şekliyle AB, bu yönüyle hak, hukuk, hürriyet, adalet ve demokrasiye gibi evrensel, insani, ortak değerlere sahip çıkacak ve koruyacak, bunların gasp veya ihlaline izin vermeyecektir. Yeter ki aceleyle yanlış hüküm ve karar vermeyelim. Biliyorum bu düşüncemize hürriyetçi demokrasi ve hukukun üstünlüğünden hazzetmeyenler "gâvur aşıklığı" diyeceklerdir. Oysa biz ilke, prensip, kaide, düsturlara bakıyor ona göre vaziyet alıyoruz.

  • Gündüz Alp-2

    22.9.2018 10:04:28

    Elbette gerek AİHM gerekse AB, yargının siyasal otoritenin etkisi/baskısı altında olduğunu ve bunun kalıcı olmadığını biliyorlar. Çok sert ve radikal karar verseler, Türkiye'deki mevcut siyasal otorite, zaten yapmakta olduğu Batı ve Avrupa düşmanlığı için arayıp da bulamadığı kozu elde etmiş olacaktı. Yani Avrupa kendi ayağına kurşun sıkmış olacaktı.Mesele o kadar basit değil yani. Ama artık onların da Türkiye gerçeklerini görmeye başladıklarını zannediyoruz. Önümüzdeki süreçte bunun olumlu yansımaları olacaktır. Bilhassa AİHS'ne aykırı hak ihlalleri AİHM'de karşılığını bulacaktır. Zamana ihtiyaç vardır. Mevcut iktidar da bunu biliyor olacak ki, krizin de zorlamasıyla rotayı yeniden "ayar çektiği" AB'ye çevirdi. Zor oyunu bozar, derler. Ümitvâr olmak gerekir. Çünkü yüzyılımız özgürlük asrı. Hürriyetin ihlaline ve gaspına izin vermeyecektir.

  • Gündüz Alp

    22.9.2018 09:50:36

    Sayın Güleçyüz, AİH'in eski başkanının açıklamalarını -şahsen- içeride yani Türkiye'de devam etse bile dışarıda "illüzyonun" bitmekte olduğuna yoruyorum. Aslında Bediüzzaman'ın "Birinci Avrupa" dediği medeni, hür ve demokrat olan kısmı olup bitenin pekala farkında. Fakat Türkiye'yi bütün bütün İkinci Avrupa'nın kucağına itmemek için, meselâ, yeni CHS'ne direkt olarak "diktatörlük" diyemiyor. Daha yumuşak bir tabir kullanıyor: "Diktatör olmasa bile otoriter." Hem bize hem AB'ye mesaj veriyor. Yine meselâ, geçici OHAL'in kalkmasını "medyatik bir adım" olarak görüyor. Çünkü uygulamaları devam etmekte. Özetle, özelde AİHM genelde AB, tam üyelik isteyen Türkiye'nin sistemini ve yargısını yakından izliyorlar. Peki bunca keyfilik ve hukuksuzluk karşısında duyarsızlık neden? diye sorulabilir. Öncelikle, yargının tam bağımsızlık ve tarafsızlığına sahip çıkmasını, yargıçların ve âdil, cesur ve vicdan hürriyeti ile karar vermelerini beklediler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı