Siyasette safdil dindarları aldatmak için kullanılan “dindarları perde yapıp dini siyasete ve ardından siyaseti dinsizliğe âlet etme” tuzağına Üstadın nasıl dikkat çektiğini işlemeye çalıştığımız 8.5 yıl önceki yazımızı aktarmıştık.
Bu dehşetli taktiğin günümüzde çok daha dessasça ve tehlikeli şekilde uygulandığına güncel örnekleriyle şahit oluyoruz.
Yine dindarlar perde yapılarak din siyasete ve eşzamanlı olarak siyaset dinsizliğe alet ediliyor. Ve zararı dindarlara oluyor.
Üstadın 31 Mart’tan sonra yargılandığı ve gerek savunmasında, gerekse beraat kararı sonrasında “Zalimler için yaşasın Cehennem” diye haykırdığı Divan-ı Harb-i Örfî müdafaasında da safdil kelimesini çok ilginç bir bağlamda kullandığını görüyoruz:
“Gazetelerin aldatmalarıyla meşru bilerek buradaki görenek ve âdete binaen cereyan-ı umumîye kapılan safdillerin cezası nedir?” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 142)
Burada bir “cereyan-ı umumî”den söz ediliyor. Güçlü bir akım, kuvvetli bir rüzgâr söz konusu. Ama isabet ve meşruiyeti şüpheli, hattâ belki de yok. Buna rağmen “görenek ve âdete binaen” ve “uydum kalabalığa” mantığıyla insanlar o rüzgâra kapılıyor.
Bunda etkili olan en önemli faktör ise gazetelerin aldatmaları. Onların yayınlarıyla kandırılan insanlar yanlış ve hattâ bilâhare belki de sorumlu tutulup hesaba çekilecekleri bir yola sevk ediliyor, tuzağa düşürülüyorlar.
Üstadın sorduğu “Aldatılan bu safdillerin cezası nedir?” sualinin cevabı, aldatılarak içine düşürüldükleri çok büyük sıkıntılarda.
İnsanların yüzde 80’inin ehl-i tahkik olmadığı tesbiti de Üstada ait; ahirzamandaki dehşetli fitnelerde kullanılan en dessas taktiğin “aldatarak iş görmek” olduğu da.
İşte Üstadın Eski Said döneminde, sonraki hayat safahatında, Barla’dan Kastamonu ve Emirdağ’a yazdığı lâhika mektuplarında kayda geçirip vurguladığı ölçü ve prensiplerin taşıdığı kritik ve hayatî önem tam da buradan kaynaklanıyor.
Hepsi Üstadın imzasını taşıyan ve birbirini tamamlayan bu metinlerdeki her bir cümle, safdil bakış açısının göremediği bir tuzağı deşifre ediyor ve dikkatli okuyucularının yolunu aydınlatıyor. Deniz feneri gibi.
Bize düşen, bu ölçülerden şaşmamak.
***
-Onların doları varsa bizim Allah’ımız var. Allah’ımızın da uyalım ve gereğini yapalım diye koyduğu ve bildirdiği, ekonomi için de geçerli olan adalet, hukukun üstünlüğü, kul hakkı, temel hak ve özgürlükler, denetim, akıl, bilim ve hikmetin gerekleri... gibi kanun ve kurallar var.
-Yeni Asya’ya neden saldırıyorlar? https://youtu.be/ marxjh-cvnE @YouTube aracılığıyla