MGK’nın Ağustos-2004 toplantısında, kurulun sivil kanadınca da imzalanıp dokuz yıl sonra uygulamaya konulan kararı şimdiye kadar hep Fethullah Gülen cemaatine yönelik boyutuyla gündeme geldi.
Dershanelerin kapatılmasıyla başlayıp cemaat yurtlarını boşaltma çabaları; Bank Asya’nın batırılmak istenmesi; Kimse Yok Mu derneğinin hedef alınması; paralel yapıyla mücadele adı altında cemaatle irtibatlı olduğu öne sürülen, ama çoğu böyle bir bağı olmadığı halde o kapsama dahil edilen devlet kadrolarının tasfiye edilmesi ve nihayet cemaat medyasına da operasyon yapılmasıyla devam eden süreç, gündemi bu çerçevede şekillendirdi.
Ancak hadise Gülen cemaatiyle sınırlı değil.
Bandrol engeliyle Risale-i Nur basımlarının dokuz aydır durdurulması ve bundan bütün risale yayıncılarının etkilenmesi, buna örnek.
İşin ilginç tarafı, sorunun ortaya çıkarılıp bu noktaya taşınmasında, Üstadın hayattaki talebelerinin, Gülen hareketi mensuplarınca yürütülen “Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi”ne yönelik itiraz ve tepkilerinin kullanılmış olması.
Bunun önüne geçip eserleri devlet korumasına alma vaadi ve başka birtakım jestlerle ağabeyleri yanına çeken iktidarın işi getirdiği nokta onlar açısından bir hayal kırıklığı olmalı ki, Diyanet’in risale yayıncıları ile yaptığı toplantı sonrası derin bir sessizliğe büründüler.
Keşke sadeleştirme meselesinin camia içi istişarelerle çözümü için daha fazla çaba gösterilse ve devlet bu işe müdahil kılınmasaydı!
Risale-i Nur çıkışlı grupları birbiriyle çatıştırıp, farklı taktiklerle yanına çektiklerini kendi hedefleri istikametinde kullanan ve öngördüğü maksatlar hasıl olduktan sonra bir çırpıda harcayan derin siyasetin ikiyüzlü ve acımasız karakteri, yaşanan olaylarda açıkça görülüyor.
On bir sene boyunca iç içe çalışıp “Ne istedilerse verdik” diyecek kadar yakın göründüğü Gülen cemaatine yönelik tavrının tam tersi istikamette değişmesi ve aynı cemaati en büyük düşman ilan etmesi, bunun ibretli örneği.
Beş yıl önce operasyon yaptırdığı Tahşiyecileri bu defa sahiplenip himaye ediyor görüntüsü altında yine Gülen cemaatine yönelik yeni bir darbe için kullanması da bir diğer örnek.
Nur cemaatlerinin bunlardan çıkarması gereken çok önemli dersler var. Aktif siyasetten ve iktidar çekişmelerinden uzak durmak; aralarındaki ihtilaflı konuları, devleti ve iktidarı işin içine sokmadan bir araya gelip Risale-i Nur’daki temel prensipler çerçevesinde istişare ederek çözmek, bunların başında geliyor...
tweet: Soruşturmaları istihbaratçıların, siyasetçilerin ve siyasallaşmış savcıların yaptığı bir ülkede, kendileri dahil, hiç kimse güvende olamaz.