Hükümetin yaklaşık 10 yıl önce Suriye ve Irak’la yakınlaşma siyaseti uyguladığı dönemde, İsrail Dışişleri Bakanlığı Siyasî Araştırmalar Bölümü eski Başkanı Aryen Levin, Menderes’in Irak’la yaptığı ve sonra Pakistan’la İran’ın da katıldığı ittifakı hatırlatıp şöyle demişti:
“1948’deki kuruluşundan sonra İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke Türkiye olmuştu. Ama Müslüman ortaklarıyla girdiği bu savunma oluşumunun geliştirilmesinde kendisine verilen faal rol nedeniyle, Türkiye’nin İsrail’e yönelik bu ilk samimiyet gösterisi hızla söndü. Şimdiki hükümet de Menderes’in tavrını tekrarlıyor. Türkiye-İran yakınlaşması yakın takipte tutulmalı.”
(The Jerusalem Post, 1.11.09)
1955’te kurulan ve Bağdat Paktı olarak bilinen ittifaka Said Nursî, üç önemli İslam ülkesinin bir araya gelmesini tüm Müslümanların ve insanlığın barış ve selâmeti için başlangıç olarak gören bir bakış açısıyla yaklaşmış, bu fikrini Bayar ve Menderes’e mektupla iletmişti. (Tarihçe, s. 1095)
Ne yazık ki, bu ümit veren başlangıcın arkası getirilemedi; ittifak anlaşmasına imza koyan üç ülkenin liderleri de kanlı darbelerle alaşağı edilerek devredışı bırakıldı ve kurdukları ittifak zaman içinde işlevsiz hale getirilerek dağıldı. Eğer müdahale ve sabote edilmeyip gelişerek devamına imkân verilseydi, o üçlü ittifak İslam birliğinin çekirdeği olabilir ve hem bölge, hem de dünya barışına ciddî katkı sağlayabilirdi.
Önce Türkiye ile Irak arasında akdedilen, ardından Pakistan, İran, İngiltere ve sonra ABD’nin katılımıyla CENTO olarak genişletilen bu ittifakın iç darbelerle sabote edilmesinde, bundan rahatsız olan İsrail’le işbirlikçilerinin de parmağı olmalıydı.
Zaten Müslüman ülkeler ne zaman birbirlerine yakınlaşmaya yönelse, birtakım fitne merkezleri hemen harekete geçerek, bu gelişmeyi sabote edip engellemeye çalışmış ve maalesef başarılı da olmuşlar.
Türkiye-Suriye açılımının 10 yıl sonra geldiği nokta, 2011’de başlatılıp alevlendirilen iç savaşın Suriye’yi içine sürüklediği dehşetengiz tablo ve bu durumun her alandaki trajik sonuçları, bunun son örneği.
İbret alınmadığı için tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Ve sonuç yine İsrail’e yarıyor...