Üstad Bediüzzaman’ın Barla’da eserleri telife başladığı ilk döneme dair şu sözleri, hizmetin o günkü serencamına ışık tutuyor:
“Cenab-ı Hak, benim gibi kalemsiz, yarım ümmî, diyar-ı gurbette, kimsesiz, ihtilâttan men edilmiş bir tarzda; kuvvetli, ciddî, samimî, gayyur, fedakâr ve kalemleri birer elmas kılınç olan kardeşleri bana muavin ihsan etti. Zaif ve âciz omuzuma çok ağır gelen vazife-i Kur’aniyeyi, o kuvvetli omuzlara bindirdi. Kemal-i kereminden, yükümü hafifleştirdi. O mübarek cemaat (...) bir tevafukat-ı gaybiye nevinden olarak, şevk ve sa’y ü gayret ve ciddiyette birbirine benzer bir surette esrar-ı Kur’aniyeyi ve envar-ı imaniyeyi etrafa neşretmeleri ve her yere eriştirmeleri ve şu zamanda—yani hurufat değişmiş, matbaa yok, herkes envar-ı imaniyeye muhtaç olduğu bir zamanda—ve fütur verecek ve şevki kıracak çok esbab varken, bunların fütursuz, kemal-i şevk ve gayretle bu hizmetleri, doğrudan doğruya bir keramet-i Kur’aniye ve zâhir bir inayet-i İlahiyedir.” (Mektubat, s.)
Ve Zekâi isimli bir saff-ı evvel Nur talebesinin gayri münteşir Barla mektupları arasındaki şu satırları, bu manalara tam karşılık geliyor:
“Ne zaman şu zamanın cereyan-ı hüznüne, müthiş hadisatına baksak yeise, zaafa düşmek değil; en hasta kardeşimizin kalbinde ulvî bir gaye, ruhunda dinsizliğe, dalâlete diş bileyen bir arslan ruhunun mevcudiyetini hissediyoruz.
“Hem bizler her cihette maddî kuvvetten mahrum iken bize bu tükenmez şecaatı, sa’y ü gayreti veren, şu zamanın her adımında dalâlet zehiri saçan terakkiyat-ı vahşiyanesine karşı bizim kalb-i mecruhumuza şifa serumlarını gününe lâyık bir tarzda ihsan eden, yetiştiren ve şu devre-i zulümatın pençe-i rezaletinden, âlâm-ı me’yusanesinden bizleri âzade kılan, ruhen, kalben, manen bize ışık, ümit ve nur saçan ilhamların, kuvvetlerin madeni, menbaı nedir ve nerededir? Şüphe yoktur ki evet, tarîk-ı hak ve hakikat bize cür’et ve tükenmez şecaatı bahşediyor. Bizim kalb-i mecruhumuza şifa serumlarını yapan tarîk-ı hakkın ait olduğu kudret-i ezeliyenin sahibi bulunan Hâlık-ı Kâinattır. Şu devre-i zulümatın girdab-ı zulmetinden bizi âzade kılan, bize ışık ve nur saçan kitab-ı semaviyedir. Bizler o mukaddes kitabın hâdimi, o mukaddes kitap bizim muhafız ve müdafiimizdir. Evet, bizlere bu hizmet-i kudsiyede, bu hakaik yolunda ölmek vesile-i necat ve saadettir emelini taşıyoruz.
”Nur hizmeti bu manalarla yola çıktı, bugünlere böyle geldi ve inşaallah öyle devam edecek.
tweet 1- Dr. Ümit Kardaş: Said Nursî devletin kutsanması veya ele geçirilmesi gereken bir yapı değil, bir hizmet aracı olduğunu belirtmiştir.
tweet 2- Dr. Ümit Kardaş: Said Nursî devleti ele geçirmenin ve toplumu tepeden İslamîleştirmenin mümkün olmadığını belirtmiştir.