"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Başkanlık hilâfet için isteniyorsa...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
19 Ocak 2017, Perşembe

Geçen yüzyılın başlarından itibaren, tek adam devrinin artık geride kalmakta olduğunu ve şahsa dayalı yapılanmaların, yerini meclis ve şûraya bırakacağını öngören Bediüzzaman, bu tesbit ve teşhisini hilâfet kurumuna da uyarlamış ve tatbik etmişti. Padişahta toplanan saltanat ve hilâfet manalarının ayrılmazlığını vurgularken, saltanatın 30 milyon Osmanlı nüfusunu, hilâfetin ise dünyadaki 300 milyon Müslümanı kucaklayıp onlara dayanak oluşturan bir misyonu temsil ettiğine dikkat çektikten sonra şöyle diyordu: “Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vahid (tek şahıs) idi. Şimdi ise zaman cemaat zamanıdır.” (Eski Said Eserleri, s. 485-6)

Ona göre, saltanatın icra organı olan sadaret de, hilâfetin temsilcisi meşihat da şûra esasını seçilmiş meclisler tarzında kurumsallaştırarak hayata geçirmeliydiler ki, kendilerinden beklenen vazifeleri hakkıyla yerine getirebilsinler.

Said Nursî, Osmanlının tarihe karıştığı ve yerine Türkiye Cumhuriyetinin geçtiği tarihî dönemeçte milletvekillerine hitaben kaleme aldığı beyannamede, iktidarı devralarak saltanat manasını üzerine almış olan Meclisin, İslam şeairine sahip çıkmak suretiyle hilâfet misyonunu da deruhte etmesi gerektiğini vurgulamıştı. Aksi halde, yani manevî ihtiyaçların ve bu noktadaki hassasiyetlerin ihmali durumunda milletin hilâfet manasını başka adreslerde arayacağı, bunun da iç kavga ve karışıklıklara yol açacağı ikazında bulunmuştu (Tarihçe, s. 224).

Bu çağrı ve uyarı hâlâ geçerliliğini koruyor.

Onun hilâfet yorumunun özü, iman ve Kur’an hakikatlerine hizmet eksenindeki manevî boyutla ilgili. Hattâ konunun siyasî veçhesini de yine bu manevî boyutla ilişkilendiriyor Said Nursî ve milletvekillerine beyannamesinde “İslam dünyasının liderliğini sürdürmek için şu siyaseti uygulayın” yerine “Şeairin gereklerini yerine getirin” diyor. Yani bu milletin Müslüman olduğunu açıkça ilan eden alâmet ve işaretlerin muhafaza edilip kuvvetlendirilmesini istiyor. Ezan, mabed, cemaatle namaz, oruç, zekât, tesettür, din dersi ve eğitimi, dinî yayınlar gibi.

İslam âlemiyle din kardeşliği esasına dayalı ilişkileri geliştirmenin yolunun da öncelikle bunları yapmaktan geçtiğine dikkat çekiyor.

İslam ülkelerini siyaseten bir araya getirme modeli olarak ise ABD’ye benzer bir “Birleşik İslam Cumhuriyetleri” formülünü teklif ediyor.

Şahıs ve komite istibdatlarına yer vermeyen hür ve demokrat İslam cumhuriyetleri birliği...

(Cemaatler kitabımız, s. 99-100)

Bediüzzaman’ın hilafete bakışı... - YENİ ASYA http://www.yeniasya.com.tr/video/bediuzzaman-in-hilafete-bakisi_421286 … @yeniasya aracılığıyla

 

Bu süreçte öyle isimlere öyle baskılar yapılıyor ki! Yarın ortaya çıkınca gelecek nesiller yapanların da, boyun eğenlerin de yüzüne tükürür.

 

Terör “meydan okuyarak” mı biter; yoksa bertaraf edilmesi için gereken herşeyi eksiksiz yaparak ve bilhassa ürediği bataklığı kurutarak mı?

Okunma Sayısı: 7274
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    19.1.2017 16:42:45

    (3) Herkesce bilinen, kurdun kuzuyu yemeyi kafaya koyduğuna dair bir hikaye vardır. Temsilde hata olmasın, şu andaki vaziyetimiz buna benziyor. Müttefik iki parti kendi aralarında anlaşarak, meclis ve millet mutabakatına bile lüzum görmeyerek, kendilerinden menkul bahane ve gerekçelerle hükumet etme yâni ülkenin sevk ve idaresini, meclisten alıp bir şahsın eline vermekle daha hürriyetçi ve daha demokratik bir hukuk devleti getirecekleri iidiasıyla bütün ikaz, uyarı ve yapıcı tenkitlere kulaklarını kapatmış durumdalar. Allah âkıbetimizi hayra tebdil eylesin. Niyet ve maksad Halifelik ise o vakit mesele daha da düşündürücü. Meclis ve meşveretten tecrit edilmiş, bunlara istinat etmeyen, günümüz versiyonu bu tarz bir hilafetin, bırakın alem-i İslamı Türkiye'nin bile meselelerini çözemez. Böyle"popülist" politikalara emek ve vakit harcamaktansa, başta hayat pahalılığı olmak üzere anarşi ve terör ile güven ve istikrar, huzur ve barış için kafa yoralım.

  • Özcan Erkiş

    19.1.2017 16:11:46

    (2) Uzman pek çok kişi, İnsan Hakları İzleme Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlar, eski-yeni siyasiler, sayın S.Selçuk gibi yüksek yargının eski mensupları, feryat edecesine, mevcut değişiklik ile getirilmek istenen sistemin insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi için bir tehdit olabileceğine dair endişelerini dile getiriyolar. İşte Gambiya örneği. 22 yıldır ülkeyi idare eden şahıs Aralık ayında seçimi kaybediyor ama görevi bırakmamak için ülkesinde OHAL ilân ediyor. Türkiye'de buna benzer bir durumun yaşanmaması için bir garanti var mı? Zamanın ruhuna ve hususiyetine uygun, içinde hakiki mânâda adalet, hürriyet, hukukun üstünlüğü, meşveret ve meclisin olacağı bir demokratik sistem için mesai sarfedelim. Hariçte de sulh-umumi denen dünya barışı için karşılıklı menfaatletin gözetildiği ittifaklarla devletler arasında bir güç, muvazene unsuru ve söz sahibi olalım. Yoksa "kendisi himmete muhtaç bir dede" konumundan kurtulmadığımız sürece ne kendimize ne gayrıya faydamız olmaz.

  • Özcan Erkiş

    19.1.2017 15:35:58

    (1) Sayın Güleçyüz, hem sizin hem de sayın Battal'ın yazısı için teşekkür ediyoruz. Bilhassa modası geçmiş "tek adamlık"ta inad eden siyasilerin okumalarını çok isteriz. Fakat herhalde onlar(Başkanlık için evet diyenler) "yakın markaja" ve "sıkı takibe"alındıklarından, fikir değiştirmesin diye muhtemelen izole edilmişlerdir. Vaziyet onu gösteriyor. Ama "gözü kapatmakla gece olmayacağı" gibi sayın vekillerin tek adam sistemine "evet" demek suretiyle hür ve demokrat Türkiye idealine darbe indirmiş olacakları hakikati değişmeyecektir. Tarihi, vatani ve vicdani ağır bir vebali yüklenip yüklenmemek noktasında bir sınavla imtihan oluyorlar. Reylerinde hürdürler. Bir yanda 80 milyonluk bir üke ve geleceği, diğer yanda bir şahsın hâl-i hazırdaki iktidarı. Ve zaman cemaat zamanı olup "riyâset-i şahsiyye" asrın gerisinde kalmış bir meseledir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı