"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman'a göre vaizler nasıl olmalı?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
17 Mart 2018, Cumartesi
Din adına yapılan uluorta, dengesiz ve yanlış konuşmalar hem dine zarar veriyor, hem de özellikle din hakkında bilgisi olmayan ve yetiştiği çevre itibarıyla dine mesafeli, uzak, hattâ yabancı ve karşıt bir duruşu olan insanlarda yol açtığı yanlış algı sebebiyle onların dine büsbütün sırt çevirmelerine sebep oluyor.

Bu, vebali çok ağır olan bir sorumluluk.

İslam toplumunun hastalıklarını geçen asrın başında vukuf ve isabetle teşhis etmiş olan Bediüzzaman’ın da dikkat çektiği bir mesele.

İstanbul gazetelerine yazdığı makalelerde, Hürriyete Hitap nutkunda ve Toptaşı’ndaki doktorlarla muhaveresinde, “Vaizleri dinledim, nasihatleri bana tesir etmedi” diyerek, sebeplerini tahlil ve çözümünü ortaya koyma babında yaptığı açıklamalar bunun örneği.

Orada diyor ki: “Kasavet-i kalbimden (kalbimin katılığından) başka üç sebep buldum.”

(Burada, önce nefsini sorgulama disiplininin çok güzel bir örneğini daha görmekteyiz.)

Üç sebebi ise şöyle aktarabiliriz:

Bir: Vaizler, eski devirlerde geçerli ve tesirli olan anlatım tarzını bugün de devam ettiriyorlar. Oysa bugünün şartları çok farklı. Eskiden taklit ve teslime dayanan bir dindarlık vardı. Onun için, yapılan tebliğlerin parlak tasvirlerle dillendirilmesi insanlar üzerinde etkili oluyordu. Ama bugün akıl ve bilim çağı. Tasvir yetmiyor, anlatılan şeylerin muhatabı ikna ve tatmin etmesi gerekiyor.

İki: Dinin emirlerine teşvik eder ve yasaklarından sakındırırken, dinin getirdiği dengeyi bozacak tarzda mübalâğalı söylemler kullanıyorlar. Bir gece iki rekât namaz kılmayı hacca ve gıybeti zinaya denk göstermek ya da çok sonra sıra gelecek birtakım detayları öne çıkarmak gibi.

Üç: Halin ve zamanın gereğine riayet etmiyor, muhatabın durumunu dikkate almıyorlar. İnsanları eski zaman köşelerine çekiyorlar.

Üstad bu tesbitleri yaptıktan sonra diyor ki:

“Vaizlerimiz hem âlim-i muhakkik (araştırıcı âlim) olmalı, tâ ikna ve ispat etsin; hem hakîm-i müdakkik (dikkatli ve hikmet sahibi) olmalı, tâ muvazene-i şeriatı (dindeki dengeyi) bozmasın; hem beliğ-i muknî (ikna gücüne sahip) olmalı; tâ mukteza-i hal ve ilcaat-ı zamana muvafık (hal ve zamana uygun) söz söylesin.”

(Eski Said Dönemi Eserleri, s. 97 ve 143)

Maalasef hâlâ güncelliğini koruyan bu kronik sorunu çözmek için göreve çağrılan Diyanet’in ve ilahiyatçıların dikkatine sunuyoruz.

***

- Bugün CNR Kitap Fuarında olacağız inşaallah. Önce “Basın özgürlüğü ve Yeni Asya” konulu söyleşimiz var: 11:00. Ardından Yeni Asya Neşriyat standında imza programımız. Bekliyoruz.

- “Bediüzzaman ve Gençlik” broşürümüz - http://www.yeniasya.com.tr/video/bediuzzaman-ve-genclik-brosurumuz_456134

Okunma Sayısı: 4316
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    17.3.2018 10:03:31

    Üstad'ın saydığı üç sebep içinde geçen "vaziler" kelimesini çıkarıp, "siyasiler" kelimesini koyduğumuzda aynı şeylerin onlar için de geçerli olduğunu görürüz: 1.Siyasetin çağın ruhuna, özüne ve özelliğine uygun yapılması. Devir hürriyet ve ortak akıl devridir. 2.Siyasilerin özellikle söylemleri toplumu yanıltmaya yönelik yalan ve iftira içermemelidir. 3.Toplumsal yapı dikkate alınarak, tekçi, tek tipçi, dayatmacı, otoriter, dışlayıcı bir yönetim anlayışı yerine; toplumun tüm kesimlerini kucaklayıcı yönetim anlayışı takip edilmelidir. Aksi takdirde izlenen siyaset geri tepecek, toplumsal barış ve huzur yerine ayrışma, kriz ve huzursuzluk yaşanacaktır. Zaman, mekan ve ahval nazara alınmalıdır. Bediüzzaman boşuna mı "mukteza-i hal ve ilcaat-ı zamana muvafık söz"den bahsediyor? Bunlar için de tek adamlık değil hürriyetçi demokrasi zeminine ihtiyaç vardır.

  • Gündüz Alp

    17.3.2018 09:44:21

    Sayın Güleçyüz, her yerde savaş tamtamları çalsa da dünya ile dünyalıların sulh-u umumiye/dünya barışına ihtiyacı olduğu gibi bizim de toplumsal barış ve huzura ihtiyacımız vardır. Ne var ki, özlenen barışın gelmesi de tıpkı yazınızdaki Bediüzzaman'ın vaizler için "nasihatları bana tesir etmedi" deyip sebepleri izah etmesi gibi, dünya barışının gelmemesinin de önemli sebepleri vardır. Bunların tespit, teşhis ve tahlil edilmesi gerekir ki, çözüm bulunsun, dünya barışı gerçekleşsin. Keşke -hiç olmazsa- din adına siyaset yapanlar ile dini siyasetine alet edenler, bu konuda samimi olsalardı, dinin özüne ve ruhuna uygun hareketle "önce barış" diyebilselerdi. Üstad'ın vaizlerle ilgili şu tespitlerini siyasilere ve yöneticilere uyarladığımız zaman, onların eylem ve söylemleri (bireylerce taklit edildiği için) toplumsal ahvalimize menfi/olumsuz veya müspet/olumlu etkileri bulunmaktadır. Eski zamanları yaşayan insanlar değiliz. Eski hal muhal!

  • Eşref

    17.3.2018 06:00:32

    Bediuzzaman; her konuda rehper...Bu Rabbimin; büyüklüğünün, merhametinin, hikmetinin vede hakimiyetinin Hz. Muhammed'in: Alimler benim varislerimdir. Hadisinin dogrulugunun delilidir. Rabbim eserlerini okuyup anlayandan ve yaşaya bilenlerden eylesin. Amin...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı