Zaman hızla akarken, dershaneler kriziyle uç verip 17-25 Aralık operasyonlarıyla tırmanan ve 15-20 Temmuz’la “pik” yapan süreç beş yılını dolduruyor.
Temelinin Ağustos-2004 MGK’sıyla atıldığı çok sonradan ortaya çıkan süreç başlamadan önceki tabloyu hatırlayacak olursak:
AKP iktidarı ve Gülen hareketi adeta bütünleşmiş gibi. Hemen her alanda “cemaat” ön planda. AKP’yi yoğun şekilde destekleyen bir cemaat medyası. 2010 referandumu öncesinde “Mümkün olsa mezardakileri bile çıkarıp kabul oyu kullandıralım” söylemleri.
Sonra evvelâ MİT krizi, ardından diğerleri.
15-20 Temmuz sürecinde “terör örgütü” ilâvesiyle daha da şiddetlendirilecek olan “paralel devlet yapılanması” suçlamaları...
“Ne istedilerse verdik” sözünün yerini “Ne verdinizse hepsini geri alın” emrinin alması.
Ve cemaat bağlantılı ne varsa tamamının darma dağın edilmesi. Gazete, TV, radyo, ajans, dağıtım şirketi, üniversite, okul, yardım derneği, şirket, dernek, vakıf, sendika...
Sonra bunlarla bir şekilde bağlantısı olan herkesin peşine düşülmesi. Bilhassa 15 Temmuz’la birlikte yargı, ordu, emniyet, bakanlıklar, üniversiteler başta olmak üzere kamu kurumlarında geniş tasfiyelere girişilmesi.
Bunlarla yetinilmeyip 80’lik yaşlıların, ağır hastaların, hamile veya yeni doğum yapmış kadınların da dahil olduğu yüz binlerce insanın “terör örgütü üyeliği” ile itham edilmesi.
Darbeyle hiçbir ilgisi olmayan insanların “darbecilik”le suçlananlarla bir tutulması.
Birinci ağızdan sâdır olan “İnlerine girdik; acırsak acınacak hale geliriz; kurnazlar kaçtı, aklı yetmeyenler kaldı” sözleri eşliğinde...
Bu süreçte en fazla ezilenler, hem “aklı yetmeyenler” diye aşağılanıp, hem de insafsız bir şekilde bütün hak ve hürriyetleri gasp edilerek tüm hayatları alt üst edilenler oldu.
Bunlar olup biterken Gülen ve kurmayları ise ABD’den “izleme” konumunda kaldılar.
15 Temmuz’un planlayıcı ve organizatörü olmakla suçlanan Gülen, iddiaların uluslar arası bir komisyon tarafından araştırılmasını talep etmenin ötesinde birşey yap(a)madı.
Oysa neticesi ne olursa olsun Türkiye’ye gelerek yargı önüne çıkmayı göze alabilmiş olsaydı, süreç çok daha farklı gelişebilirdi.
Bunu yap(a)madı veya yaptırılmadı.
Olan, ne yazık ki masumlara oldu...