Meş’um ve karanlık 15 Temmuz kalkışmasından beş gün sonra ilan edip insafsızca uyguladığı OHAL’den, aradan beş yıl geçmesine rağmen hâlâ vazgeçemeyen iktidar zihniyetinin bu süreçteki hukuksuzluklar için en çok kullandığı araçlardan biri Bylock meselesiydi.
Yüksek yargı dahil, mahkemeler bu konudaki istihbarat dayatmasına maalesef teslim oldular.
Ve inanılmaz mağduriyetlere yol açtılar.
Ama bu gidişatın eninde sonunda hukuk duvarına toslayacağı belliydi. O duvar, çok gecikmeli de olsa, beklendiği gibi AİHM oldu.
Bylock gerekçeli tutuklama ve mahkûmiyetleri bu sene başından itibaren ciddî şekilde sorgulamaya başlayan AİHM, işin esasına girerek hak ihlali kararları da vermeye başladı.
Bylock’la ilgili olarak Türk hükümetine yönelttiği okkalı sorular geçen Mart ayının ilk günlerinde gündeme gelen AİHM, son olarak Bylock sebebiyle ihraç edilip tutuklanmış bir polisin başvurusunda esasa dair önemli kararlar verdi.
Kayıtlara Akgün-Türkiye kararı olarak geçen kararında AİHM, münhasıran Bylock gerekçeli bir tutuklamayla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “özgürlük ve güvenlik hakkı”na dair 3 ayrı fıkrasının ihlal edildiğine hükmetti.
Kararı yorumlayan hukukçulardan Dr. Gökhan Güneş’in tesbitlerine göz atacak olursak:
* Şifreli haberleşme uygulaması indirmek ve kullanmak tek başına suç unsuru oluşturmaz.
* Şifreli bir haberleşme uygulaması tek başına tutuklama nedeni kabul edilemez. Sosyal veya ailevî ilişkilerden kaynaklı gündelik yazışmalar veya dinî motivasyon içerikli yazışmalar da.
* Somut olayda, Bylock iddiası ile tutuklanan başvurucunun özgürlüğünün haksız şekilde kısıtlandığı tesbit edilmiştir. Bu kararın âdil yargılanma ve hatta özel hayatın (iletişimin) gizliliğinin ihlali başvuruları açısından da umut verici olduğunu söylemek mümkün.
* Tutuklanma bakımından yeterli görülmeyen Bylock kullanıcılığı iddiasına dayanılarak kişinin cezalandırılması durumunda, AİHM tarafından âdil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verileceği izahtan varestedir.
AİHM’in kararı, Yargıtay ve AYM’nin Bylock için şimdiye kadar verdikleri birçok kararı çürütüyor ve bu kurumların bu yüzden ağır yara almış prestijine ağır bir darbe daha indiriyor.
Bu hasarın tamiri, ancak çok sağlam, kararlı ve seri bir “hukuka dönüş iradesi”yle mümkün.