"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bomba şovu ve ötesi

Kâzım GÜLEÇYÜZ
17 Nisan 2018, Salı
Suriye’deki iç savaş bataklığında türetilip İslam ve cihad kavramlarını da kirleten grupların yıllardır ellerinde tutup sivilleri kalkan yaparak direndikleri Doğu Guta’dan çekilmeleri sürecinde ortaya atılan “kimyasal saldırı” iddiası, ABD, İngiltere ve Fransa üçlüsüne Mi’rac gecesi bombardımanı ile bir gövde gösterisi yapma fırsatı verdi.

Ancak rejim ve İran hedeflerini vururken Rus hedeflerine dokunmayan, dahası Esad’a da kayda değer bir zayiat verdirmeyen gösteri, galiba söz konusu üçlü adına “Suriye’de biz de varız” sinyali çakarken, ilgili taraflara yalnızca gözdağı vermekle sınırlı kaldı.

Saldırı öncesi alay edercesine “Vurabiliriz de, vurmayabiliriz de. Çok yakında da olabilir, çok uzakta da” gibi mesajlar veren Trump’ın, bombardıman sonrası “Görev tamamlandı” ve Fransa Dışişleri Bakanının “İkinci dalga yok” sözleri, şu aşamada işin daha fazla uzatılmayacağına mı işaret?

Umarız, arkası getirilmez ve Rusya’nın “İngiltere’nin provokasyonu” dediği “kimyasal silahla saldırı” iddiası, 15 sene önce Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de bir savaş ve işgal operasyonu başlatmak için kullanılmaz.

Ve bu noktada Türkiye’deki iktidarın tavır ve yaklaşımlarında bir ciddiyet ve tutarlılık görememek, millet adına bir hüsran.

Saldırı öncesi ABD ile Rusya arasında arabuluculuğa soyunup gerilimin tırmandırılmaması yönünde mesajlar veren iktidar önde gelenlerinin, bilâhare bombardımanı “yeterli olmasa da” olumlu karşılayıp “memnuniyet” açıklamaları yapmaları normal mi?

Peki, eşzamanlı olarak hem Amerika ve ortakları, hem de Rusya ve İran’la birlikte olmak ve bunu yaparken ABD’nin asla vazgeçmediği YPG’ye ve Rusya ile İran’ın desteklemeye devam ettikleri Esad’a karşı aynı duruşu sürdürebilmek mümkün mü?

Ya uzun bir direniş sonrası Doğu Guta’dan ayrılan silahlı gruplar Türkiye kontrolündeki Cerablus’a geldiğinde ve Erdoğan’ın “Batılı dostlar rica ettiği için operasyonu iki ayda tamamladık” dediği Afrin için Rusya “Şam’a verin” talebini ısrarını arttırarak devam ettirdiğinde ne gibi neticeler ortaya çıkar?

Görünen o ki, Suriye bilhassa Türkiye için adım başı yeni ve tehlikeli tuzaklarla dolu bir sıkıntı kaynağı olmaya devam edecek...

***

- İktidar Meclisten aceleyle kavga gürültü geçirdiği ittifak yasasında, daha uygulamaya girmeden, yeni düzenlemelerle kayda değer “rötuş”lar yapacakmış. OHAL’i uzatma işini son güne bıraktı. Suriye meselesinde ise ne yaptığı belli değil. “Metal yorgunluğu” hükümete de mi geçti?!!!

- 28 Şubat davasında 21 sanık müebbet hapse mahkûm, ama tutuklama yok. Malûm davalarda ise, aralarında yeni doğum yapmış annelerin de bulunduğu birçok kişiye fiks 7.5 ilâ 9’ar yıl hapis cezası ile tutukluluğa devam kararı veriliyor. Çünkü onlar 28 Şubatçılardan daha “tehlikeli”!!!

 

Okunma Sayısı: 6188
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    17.4.2018 11:32:21

    Hariçte gözler Suriye'ye çevrilmişken, dahilde uzayıp giden OHAL unutulmamalıdır. Uyum yasaları adı altında, her şeyin ve her yerin bir yere bağlanmaya çalışıldığı, koşar adımlarla tek adam sistemine yol alındığı şu günlerde, Suriye ve benzeri olaylar, bu gidişatı halkın gözünden ve dikkatinden kaçırmaktadır. "Her gelecek yakındır" sözünce 2019'a çok zaman kalmamıştır. Siyasal hayatta iki parti ittifakından başka tek adamlık sistemine (aslında) sıcak bakan yoktur. Fakat baskı ve korku atmosferi gerçeklerin ifade edilmesine engeldir. Muhalif ve muarızlarına hayat hakkı tanımayan siyasal otorite, OHAL ortamında (yandaş medya gibi) kullanışlı araçlarla, gerçekleri de ters yüz ederek, tekçi sistemi cici ve şirin göstermek suretiyle bir an önce yerleştirmenin derdindedir. Bu anlamda 2019 senesi köprüden evvelki son çıkıştır. Sonra "elim kırılsaydı da..." demenin kimseye faydası olmayacaktır.

  • Gündüz Alp-2

    17.4.2018 11:19:20

    Şimdiden İslam Dünyasını ikiye bölen bu vahim gidişat, müslüman halklar arasında adavetin daha da şiddetlenmesini netice verecek, ülkeler arasındaki barışın tesisini hem zorlaştıracak hem de geciktirecektir. Ve İslam Dünyası kendi arasında barışı tesisi edemez ise sulh-u umumi dediğimiz Dünya Barışı da hep başka baharlara kalacaktır. Buna herkesten önce Türkiye olarak bizim hakkımız yoktur. İktidar ve liderler gidici, devletler kalıcıdır. Müslüman milletlerin fertleri arasına bugün ekilen nifak ve şikak tohumları neşv ü nema bulmadan önünün alınması elzemdir. Bunun yolu da bölgesel barıştır. Suriye'nin Rusya ile dost olabildiği bir dünyada bizim düşman olmamızın bir tek sebebi olabilir, ülkelerin kötü yönetimi ve hürriyetçi demokrasinin olmaması. Çıkarcı devletlerin bu coğrafyaya üşüşmelerin bahanesi de çok zaman bunlar değil mi? Bu coğrafyada ne vakit milletler savaştan kurtulup, barış ve hak ettikleri hürriyetçi demokrasiye kavuşacaktır? Asıl mesele budur.

  • Gündüz Alp

    17.4.2018 10:32:30

    Sayın Güleçyüz, bu öyle bir şov ki; Müslümanın canı, kanı ve malı üzerinde yapılan, fail, müsebbip ve azmettiricilerini "iki cihanda bedbaht" edecek bir şovdur. Emperyallerin bataklık haline getirip, güya sorunu çözmek adına bölgeye aç kurtlar misali saldırdıkları bir zamanda, Türkiye'nin "memnuniyet verici" diyen tavrı, gelecek adına menfi neticeler vereceğinden hiç iyi ve doğru değildir. Zaten "baştan beri yanlış" olan Suriye politikasını, şu an itibariyle daha da içinden çıkılmaz hale getirmişlerdir. Artık bir an önce yanlıştan dönülmeli, bölgesel ittifak, müzakere ve diyalog yoluyla bu coğrafyada barış acilen tesisi edilmelidir. Zira bu menfaat kavgası Suriye ile sınırlı kalmayacaktır. Aç kurtların kuyruğuna takılarak pay kapmaya çalışmak akılcı bir dış politika değildir. Müslümanlar arasına asırlarca sürecek kin, nefret ve düşmanlık tohumları ekmenin anlamı da faydası da yoktur.

  • murat bağ

    17.4.2018 09:20:09

    28 Şubat davasında 21 sanık müebbet hapse mahkûm, ama tutuklama yok. Malûm davalarda ise, aralarında yeni doğum yapmış annelerin de bulunduğu birçok kişiye fiks 7.5 ilâ 9’ar yıl hapis cezası ile tutukluluğa devam kararı veriliyor. Çünkü onlar 28 Şubatçılardan daha “tehlikeli”!!! BIRAK DARBEYİ SUÇ KYDI BİLE YOK % 100 NÜN... 28 subatcıların yapmak istediğini güya dindar insanlar çok güzel yapıyor.... hüküm uygulanmadıktan sonra müebbet demek çok gülünç....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı