Korona kurbanlarına dahil olan merhum Ömer Döngeloğlu’nu TV konuşmalarında Bediüzzaman’a, Risale-i Nur’a ve Nur Talebelerine yaptığı müsbet atıflarla tanıyorduk.
Ocak-2014’te Başakşehir STK’ları Platformunu temsilen gelen heyetle birlikte Yeni Asya’yı ziyaretinde tanışıp sohbet etmiştik.
Sohbetimizde, o günlerde yeni yeni başlamakta olan malûm süreçle ilgili olarak, dindarları birbirine düşürecek fitnelere fırsat verilmemesi gerektiği üzerinde durmuştuk.
Sonrasında bir daha görüşmemiz olmadı.
Vefat haberi üzerine Allah’tan rahmet dilediğimiz mesajımıza gelen tepkiler meyanında, 15 Temmuz sonrası yaptığı bir konuşmadan haberdar olduk ve son derece üzüldük.
Konuşmadaki üslûbun ve kullanılan kelimelerin hiçbir şekilde kabul ve tasvip edilmesi mümkün değildi. Çok yaralayıcıydı.
Diğer konuşmalarında dinin güzelliklerini, Asr-ı Saadetten örnek hayat levhalarını, ahlâkî değerleri anlatan bir ağızdan bu sözlerin çıkabildiğine inanabilmek gerçekten zordu.
Hele o günlerde cezaevinde vefat eden ve itham edildiği konudaki suçsuzluğu bilâhare ortaya çıkan Gökhan Açıkkollu için kullandığı ifadeler ağır bir vebal ve sorumluluğu mûcipti.
Ömer Hocanın bilâhare başka siyasî konuşmaları da olmuş ve onlar da hiç yakışmamış.
Belki niyeti, 15 Temmuz üzerinden yapılan algı operasyonlarının oluşturduğu psikoloji içinde, “darbeci”lere tepkisini göstermekti.
Ama topyekûn bir camiayı rencide etti.
Döngeloğlu ile sınırlı olmayıp, benzer durumdaki birçok insan ve en başta Diyanet için de geçerli olan bu durum, din hizmetiyle meşgul insanların siyasetle imtihanının ibretli vartalarını gösteren manidar bir örnek.
Oysa onlara düşen, böyle zamanlarda yangına körükle gidip fitneyi tırmandırmak değil, tam tersine bilhassa “Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin” (Maide 8) İlahî buyruğu ekseninde adalet vurgusu ve itidal çağrısı yapıp teskine çalışmak olmalıydı.
Ne yazık ki, toplu bir akıl tutulması yaşandı ve maalesef bu durumdan hâlâ çıkılamadı.
Artık bu çok boyutlu travmayı aşmamız, görülmemiş mağduriyetlere yol açan hukuksuzluklara son verilmesi için toplum olarak güçlü bir inisiyatif ortaya koymamız ve fitne ateşini söndürmeye çalışmamız gerekiyor.
Ömer Hocaya rahmet, ailesine sabır dileriz.
* Yeni Asya’daki 43, köşe yazılarındaki 29. yılımıza girmiş bulunuyoruz. Bizi böylesine ulvî bir hizmette istihdam eden Rabbimize sonsuz hamd ü senalar ederken, iman-hürriyet-adalet eksenindeki kırıksız çizgide son nefesimize kadar şahs-ı manevî ile beraber yürümeyi diliyoruz.