"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çanakkale ve Afrin

Kâzım GÜLEÇYÜZ
21 Mart 2018, Çarşamba
Afrin’in “fethi”nin tam da Çanakkale zaferinin yıldönümüne “denk gelmesi” ve iktidarla medyasının Afrin operasyonunu Çanakkale destanıyla eşdeğer tutan söylemleri tartışılamıyor.

Çünkü işin başından itibaren öylesine bir atmosfer oluşturuldu ki, tek taraflı yayınlarla dikte edilenleri sorgulamak bir yana, biraz farklı bir görüş beyanı dahi “teröristlerle aynı safta yer almak ve ihanet” olarak damgalanır ve suçlanır hale getirildi.

Gerçi bazı marjinaller dışında muhalefetin de büyük kısmı Afrin operasyonunun doğruluğu, gerekliliği ve kaçınılmazlığı konusunda hemfikir. Çoğunluk, “Orada bir terör koridoruna müsaade edilemezdi” diyor.

Ama 7 yıl önce var olmayan bu koridorun durup dururken, kendiliğinden oluşmadığı ve bu duruma gelinmesinde, iktidarın süreç boyunca izlediği politikaların da önemli payı olduğu bir vakıa. Gelinen nokta bir sonuç. Bu sonucu doğuran sebeplerin de enine boyuna sorgulanması gerekmez mi?

Bu sebepleri es geçip böyle bir sorgulamaya da imkân vermeden toplumu bir cenk ve gaza psikolojisine sokmanın, özellikle iktidar tabanını “Reis bizi Afrin’e götür” sloganlarıyla ifade edilen bir halet-i ruhiyeye yöneltmenin, bir yerden sonra, bizzat bu teşviki yapanları dahi kontrol etmekte zorlanacakları taşkınlıklarla karşı karşıya getirebileceği düşünülmüyor mu?

Peki ya, Afrin için yapılan Çanakkale benzetmelerinin Afrin operasyonunu büyütmek yerine Çanakkale destanını “küçültme” riski?

Afrin harekâtı ile Çanakkale direnişinin hiçbir benzetmeye konu edilemeyecek büyük ve derin farklarını tarihçiler ve savaş uzmanları bütün detaylarıyla biliyorlar. Bu tür benzetmelerin herkesten önce Çanakkale ve Afrin şehitlerinin muazzez ruhlarını rencide edeceği de,  toplumun ortak şuur ve vicdanında paylaşılan bir duyarlılığın tesbiti olsa gerek.  

Böyle bir hengâmede sarf edilen “İstiklal ve istikbal davasının bayrağını nasıl ki Çanakkale’de Gazi M. Kemal Atatürk’ün önderliğinde tarihe kaydettiysek, inşallah Afrin’de de yeni bir tarih oluşturuyoruz” sözünün ise birçok yönüyle başlı başına değerlendirilmesi gerekiyor.

Tarihi ve günceli doğru okumak adına.

***

- Demirel’in müsteşar ekibindeyken, 12 Eylül sonrası kurucu kadrosunda yer aldığı ANAP’ın hükümetlerinde bakanlık yaptı. Terfisini önerdiği Çevik Bir’in başını çektiği 28 Şubat’a karşı sıkı bir mücadele verdi ve hapis yattı. AKP’yi en çok parlatanlardan biri oldu. Allah rahmet eylesin...

- İttihad-ı İslam isimli eserimizin yeni çıkan Arapça tercümesi - http://www.yeniasya.com.tr/video/ittihad-i-islam-isimli-eserimizin-yeni-cikan-arapca-tercumesi_456572

Okunma Sayısı: 5688
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    21.3.2018 13:48:43

    Son 40 yılda 1979 da RUSLARIN istilasına uğrayan AFGANİSTAN ile başlayıp şimdi de SURİYE-YEMEN-LİBYAgibi müslüman ülkelerde yeni yeni nifak tohumlarının atılmasında ve müslümanların katlinde ne yazık ki CİHAT diye mangalda kül bırakmayıp amma asıl cihad olan NEFİS ile CİHADDA mağlup olanların vebali çok.

  • Gündüz Alp-4

    21.3.2018 11:44:05

    AİHM'den sonra BM de demokratik hukuk devletini antidemokratik bir sisteme çeviren cve insan hakları ihllallerine yol açan "OHAL'i kaldırın!" diyor. (GriHat, 21.3) Peki bizim bu haklı uyarıya karşı verdiğimiz cevap nedir? "Terör örgütlerinin propagandalarıyla birebir örtüşen asılsız iddialar içermektedir." İyi de kendi AYM'miz ile AİHM de aynı şeyleri söylemiyor mu? Kızmak yerine çözüme odaklansak daha akıllıca, demokratik hukuk devletine yakışır bir iş yapmış olmaz mıyız? Neden hemen, bizi daha da zor duruma düşürecek, tazminat ödememize sebep olacak şekilde red ve inkar yolunu tercih ediyoruz? Antidemokratik sistemde inat ve ısrarın sebebi nedir? Gayri hukuki ve gayri insani haliyle bir iktidarın sürdürülmesi geçici olarak mümkün olabilir ama devamlı olması katiyen mümkün değildir. Devamı mümkün olmayan bir yönetim anlayışının ve sisteminin millete dayatılması, hürriyetçi demokrasi adına endişe vericidir. İstikbal ve ikbal, hürriyetçi demokrasidedir.

  • Gündüz Alp-3

    21.3.2018 10:56:50

    Bütün bu faydasız ve hatta toplumun ayrışmasını netice veren suni gündemler arasında asıl ve gerçek gündem ve sorunlar bir türlü kamuoyunda hak ettiği yeri alamıyor. Oysa hala ülkede birinci ve esas gündem, üstünlüğünü yitirmiş HUKUK ve ADALET olması gerekirdi. Çünkü bu ikisi olmayınca ne siyasi ne ekonomik ne de toplumsal hayatta güven ve istikrar olmayacaktır. Böyle bir devletin hariçte itibarı olmayacağı gibi dost ve müttefik ülkelerde de saygınlığı kalmayacaktır. AİHM'nin son "hak ihlali ve tazminat" kararı bize, hukuk ve adaletin olmadığını, önümüzdeki süreçte de bu nevi kararlarla tazminat ödemeye hükmetmesi, toplum olarak çok bedel ödeyeceğimizi gösteriyor. Peki bunun sorumlusu politize olan yargı mı yoksa yargıyı siyasallaştıran iktidar mı? Bedel ödeyen belli:Bizler yani halk. Bu adalet midir?

  • Gündüz Alp-2

    21.3.2018 10:40:43

    Korkutarak güç ve itibar değil, olsa olsa düşmanlık kazanılır. Oysa dünya barışı için dostluk ve ittifaklara şiddetle ihtiyaç vardır. İktidarı sürdürmek için hem dahilde hem hariçte halka korku salarak kendilerini vazgeçilmez kılmak veya halkı kendi etrafında toplamak, hukukun üstünlüğüne dayanan demokrasiden ziyade otoriter sistemlerdeki siyaset anlayışında çokca kullanılan bir yöntemdir. Bu dönemde yandaş medya maalesef iktidar yanlısı yayın ve söylemleri ile halkın tek taraflı düşünmesine sebep olduğu gibi gerçekleri öğrenmesine engel teşkil etmektedir. Bize ait olmayan ve daha sonra terk edeceğimiz Suriye toprağı olan Afrin'deki terörle mücadele operasyonunu, bir ülkenin ve milletin hayat-memat meselesi olan Çanakkale Zaferi ile eş anlamlı görmek ve göstermek, en hafif deyimle "tarihi doğru okumamak" olarak ifade edilebilir. Afrin'i mi büyütüyoruz Çanakkale'yi mi küçültüyoruz anlamak mümkün değil.

  • Gündüz Alp

    21.3.2018 10:11:35

    Sayın Güleçyüz, Çanakkale'yi Afrin ile kıyas etmek hem tarihe hem tarihi gerçeklere hem aziz şehitlerine ve gazilerine en büyük saygısızlık ve haksızlık olduğunu düşünüyorum. Dinden sonra tarihi ve milli değerlerin de çarpıtılarak siyasete alenen alet edildiği talihsiz bir dönem yaşıyoruz. Çanakkale; İslam Dünyasının son karakolunu işgale gelen işgalcileri "Çanakkale geçilmez!" dedirten ruhun şanlı ve destansı direnişi ve zaferidir. Böyle bir zafer, dünyevi siyasetin basit ve ucuz menfaatlerine alet edilemez. Nerede kaldı ki Afrin ile mukayese edilsin. Artık siyasetçiler ve özellikle iktidar cenahı, milli ve manevi değerlerden ellerini çeksinler. Dini de tarihi de kendimize benzetmekten, kendimiz gibi konuşturmaktan vazgeçelim. Asırlardan beri Batı dünyasında hükmünü icra eden İslamofobi'ye ilave şimdi de iktidarın sıkça kullandığı "Osmanlı tokadı" ile korku salması neticesinde bir de yeniden Osmanlı düşmanlığı nüksederse hiç şaşırmayalım.

  • Özdemiroğlu

    21.3.2018 08:06:46

    Esasen Afrin'e destek vermekle, Türkiye'nin Suriye politikasının mevcut hale gelmesinde rol oynadığı tabii ki sorgulanıyor. Ancak TSK ateş çemberini yok etmek için hareket ettiği zeminde bunların tartışılması çok da uygun değildi diye düşünüyorum. Ancak bu hale geliş becerisi(!) mutlaka tartışılacaktır. İktidar ve yandaşlarının işine gelmese de...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı