Bir hafta geçmeden bu defa Meclisin açılışında konuşan Erdoğan şunları ifade etti:

“BM sistemi başta olmak üzere her alanda adaleti savunurken kendi ülkemizde bu konuda geride kalmayı kabul edemeyiz. Kendimiz ve tüm insanlık için adalet peşinde koşarken bunun çerçevesini oluşturan kanunları da sürekli geliştirmek durumundayız.”

Bu sözlerin “adalet alanında geride kaldığımızın ikrarı” anlamına da geldiği çok açık.

Hele şimdiye kadarki beyanlarda, özellikle AB başta olmak üzere dışarıdan gelen eleştirilere karşı yapılan çıkışlarda “Sizdeki hukuk da bizdeki guguk mu? Hukuk devletinde hiçbir eksiğimiz yok. Herşey hukuk içinde yürüyor” söylemlerinin sıkça kullanıldığı hatırlanınca, bu sözler daha ilginç hale geliyor.

Demek ki, pek de öyle değilmiş...

Yargı Reformu Strateji Belgesi hazırlanırken gerek yüksek mahkeme başkanlarının, gerekse Adalet Bakanının beyanları da, adalet terazisinin ayarındaki bozulmayı birinci ağızdan dile getiren örneklerle doluydu.

(Bu konudaki 5.12.18 tarihli yazımız:  

https://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/yargida-gecikmeli-ve-aci-tesbitler_480122)

Yarım asırlık çizgisinde hep hukuk, adalet, demokrasi, özgürlük vurgusu yapmış olan bir gazete olarak, içinden geçtiğimiz sıkıntılı süreçte de yine aynı değerlerin altını çizdik.

“Darbelere geçit vermeyecek bir sistem, ancak demokrasi ve hukuku daha da kuvvetlendirip tahkim edilerek kurulabilir” dedik.

Masumiyet karinesi, suç ve cezanın şahsîliği, âdil yargılanma ve savunma hakkı, yargının bağımsız ve tarafsız olması, hiçbir etki ve baskı altında kalmadan sadece adaletin ve vicdanın gereğine uygun şekilde çalışması gereği gibi prensiplere ısrarla dikkat çektik.

Ama ne yazık ki 20 Temmuz OHAL sürecinde bunların hiçbirine riayet edilmedi. Neticesi de görülmemiş boyuttaki ağır hukuk ihlâllerinin doğurduğu çok geniş çaplı mağduriyetler ve vahim bir hukuk enkazı oldu.

Yapılacak ilk iş bu enkazı kaldırmak olmalı.