"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cebi yananlar

Kâzım GÜLEÇYÜZ
24 Mayıs 2018, Perşembe
Öteden beri söylenen birşey var: “Bizim halkımız, işin ucu cebine dokunmadan tepki vermez. Ne zaman ekonomik gidişat cebini yakmaya başlarsa, ancak o zaman feryat etmeye başlar.”

Elbette bunu genelleyip halkın tümüne mal etmek doğru değil. Ama bir kesim için bu tesbitin yanlış olmadığı da bir vakıa.

Ve gayet kritik dengeler üzerinde yürüyen seçim sürecinde bu kesimin, sonuçları etkileyebilecek bir konumda olduğu da.

Peki, şimdiye kadar ekonomide de hep toz pembe tablolar çizerek bugünlere gelen iktidarın, o alanda biriken zorlayıcı riskleri de baskın seçim kararının en önemli gerekçelerinden biri olarak göstermek suretiyle kendisiyle yine çeliştiği sıkıntılı tablo halkın günlük hayatına nasıl yansıyor?

Taksilerde, berber dükkânlarında, kahvehanelerde bu konular nasıl konuşuluyor?

Bilhassa 16 Nisan referandumu öncesinden itibaren gözlemlediğimiz hal şu:

Emeğiyle geçinmeye çalışan dar gelirli kesimler sıkıntı içinde. İktidarın gösterişli sunumlarla reklam ettiği 3. köprü, 3. havaalanı, otoyol gibi gecikmeli projeler için “Bunlar benim karnımı doyurmuyor ki” diyenlerin sayısı giderek artıyor. Dahası, köprülerin fâhiş maliyeti ve geçmeyenlerin de sırtına yüklenen borç yükü ciddî şekilde sorgulanıyor.

İktidarın seçim öncesi açıkladığı paketteki “emeklilere iki ikramiye” gibi düzenlemeler ise hem “Yeni mi aklınıza geldi, bu zamana kadar neredeydiniz?” diye sorduruyor, hem de emekliler dışındaki çalışanlarla işsizlerin “Bizim halimiz ne olacak, bizi düşünen yok” itirazını gündeme taşıyor.

Reel ekonomideki olumsuz gidişatın bir diğer göstergesi de iş yapamadığı için dükkân kapatmak mecburiyetinde kalan esnaf sayısının her geçen gün daha da artması. Bu da halk arasında endişe yüklü dertleşmelere konu edilen hususlar arasında.

Döviz ve akaryakıttaki durdurulamayan yükseliş ile, bugüne kadarki “büyüme”nin lokomotifi olan inşaat alanında satılamayan konut stokunun anormal şekilde büyümesi ve hızla artan maliyetlerle birlikte o sektörde ağır bir krizin patlak vermesi de.

Görünen o ki, cebi yananların hızla arttığı bu olumsuz tablo, seçim tercihlerini de etkileyecek boyutlara ulaşmış durumda.

İktidardaki telâşın bir sebebi de bu.

***

- Her Ramazan’da medyaya servis edilen bir akşam bir eve misafir olup yer sofrasında iftar açma görüntüleri, aylar ve yıllardır haksız yere zindanlarda tutulan masumların izbe koğuşlarda, ailelerinin dışarıda, lokmalar boğazlarına dizilerek açtığı buruk iftarları unutturabilir mi?!

- Ömer Yavuzyiğitoğlu ile birlikte Medyascope’da İrfan Bozan’ın konuğuyduk. Yeni Asya’yı, cemaat-siyaset ilişkilerini ve Millet İttifakını konuştuk. http://medyascope.tv/2018/05/22/yeni-asyanin-secim-karari-kazim-gulecyuz-ve-omer-yavuzyigitoglu-ile-soylesi/

Okunma Sayısı: 7128
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    24.5.2018 10:04:30

    Hür, medeni ve demokrat dünyadan gelen dost ikazları ile içeriden yükselen feryat ve talepler hep hukuk, hürriyet, adalet ve demokrasi üzerinde temerküz ediyor. Demek ki iki yangını da söndürecek olan bunlar. OTORİTERLEŞMENİN kendisi de eğilimi de adeta zıpkın gibi siyasal, ekonomik ve sosyal hayatı vuruyor. Her türlü vesayetten arındırılmış bir demokratik hukuk devletinin tesisinden başka çıkar yol görünmemektedir. Anlamsız, çağ dışı tekçi yönetim inat ve ısrarının kısa vadede nasıl bir yangına dönüştüğünü gördük. Bir de bunun ülke yönetimi haline geldiğini düşünün lütfen. Sürekli yangın. Hiç birimiz ne cebimizin ne de yüreklerimizin yanmasını istemiyorsak 24 Haziran'da yangını söndürme yönünde bir irade ve tercih ortaya koymak zorundayız. Yılda iki ikramiye değil, cepteki ve yüreklerdeki yangının söndürülmesini istiyoruz. İtfaiye eri olmaya var mıyız? Mesele de maharet de budur.

  • Gündüz Alp-2

    24.5.2018 09:46:44

    Demokratik hukuk devletinden sapma ve otoriterleşme eğilimi yalnızca cepleri yakmadı. Bir de "yüreği yananlar" var ki, bu, cebin yanmasından da beter. İki yıla yaklaşan OHAL darbe rejimiyle hak, hukuk, hürriyet, adalet ve demokrasi keyfiliğe feda edildi. Ve cepler yanmadan önce yürekler yandı. Üzülerek ifade edeyim ki, toplumun bir kesimini hedef alan bu yürek yangınında, yangını söndürmeye koşması gerekenler (Yeni Asya camiası hariç) bekle-gör politikası takip ettiler. Bu da tekçi sistem sevdalılarını cesaretlendirdi ve neticede yangın tüm ülkeyi sardı. 24 Haziran hem cebi hem yürekleri yakan bu yangını söndürme tarihi olmalıdır. Ekonomik hayat sırf cepten ibaret değildir. Güven, istikrar, hürriyet, adalet, demokrasi olmazsa cepler de yürekler de her zaman yanmaya müsaittir. Cep ve yürek yangını istemiyorsak, 24 Haziran'da tercihimiz hürriyetçi demokrasi olmalıdır.

  • Gündüz Alp

    24.5.2018 09:31:21

    Sayın Güleçyüz, hepimiz pekala biliyoruz ki, bugün milletçe ödediğimiz ceremenin sebebi, hürriyetçi demokrasinin rafa kaldırılması, 16 yıl ülkeyi tek tabanca yönettiği halde, bu teklik yetmemiş olacak ki iktidarın tekçi sistemde inat ve ısrarıdır. Akıl için yol birdir, derler. Doğru yoldan sapma ülkenin dışarıda itibarını ve saygınlığını bitirmekte, dost ve müttefiklerini uzaklaştırmaktadır. İçeride de yalnızca ekonomiyi vurmakla kalmadı, siyasal hayatla birlikte toplumsal hayatta da ciddi anlamda (maddi-manevi) tahribat da yapmıştır. İktidarda kalmak uğruna toplum bu kadar politize edilmemeli ve kutuplaştırılmamalı idi. Onca reklam ve algı operasyonlarına rağmen artık iyice anlaşıldı ki, sorunun temelinde hürriyetçi demokrasiden yönümüzü otoriterleşmeye çevirmiş olmamız yatmaktadır. Çare de yeniden ve acilen demokratik hukuk devletine dönmektir. Hem de 24 Haziran'ı bile beklemeden.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı