"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cerablus ve Afrin’den Fırat’ın doğusuna

Kâzım GÜLEÇYÜZ
18 Aralık 2018, Salı
TSK-ÖSO harekâtları ile huzur ve güvene kavuştukları belirtilen Cerablus ve Afrin’de yağmacı eşkiya çetelerine yönelik yeni operasyonların yapıldığı ve Afrin’den yeni saldırı ve şehit haberlerinin geldiği bir ortamda Fırat’ın doğusu için de “düğmeye basılması” ne anlama geliyor?

”Birkaç güne geliyoruz” denildikten sonra bombardımanlar da başladı ve “Kazdıkları çukurlar mezarları olacak” beyanları eşliğinde iş yürüyor, ama bir taraftan da Trump’la yapılan görüşmede “koordinasyon içinde birlikte hareket” mesajı veriliyor.

Bu durum, 24 Haziran öncesi “Kandil’e bayrak dikmek“ten söz edilmesinde olduğu gibi, Doğu Fırat operasyonunun da yerel seçim sürecinde yine iç siyasetle bağlantılı bir atraksiyon olduğunu düşündürüyor.

Konunun seçim meydanlarındaki dillendirilme şekli de bu görüşü kuvvetlendiriyor.

Ki, hele sınırötesi bir askerî operasyonun böyle günler öncesinden ilan edilerek yapılmayacağı, bütün uzmanların ortak tesbiti.

Peki, bundan sonraki süreç “ABD ile koordinasyon içinde” nasıl yürür? O ABD ki, Türkiye’nin “PKK’nın Suriye kolu” olarak gördüğü YPG’yi 20 bin TIR ağır silah ve mühimmatla donatmış, 8 bin militanına askerî eğitim vermiş, 40 bin kişiyi daha eğitmeye hazırlanıyor, askerleri Münbiç’te onlarla birlikte devriye geziyor ve yine onları korumak için sınırda gözlem noktaları inşa ediyor.

Türkiye’nin Doğu Fırat’a gerçekleştireceğini duyurduğu operasyon, ABD’yi bütün bu yaptıklarından vazgeçirebilecek mi?!!

Ankara’nın Doğu Fırat çıkışıyla ilgili olarak gündeme gelen bir konu da Süleyman Şah türbesi. 2015 Şubat’ında IŞİD kuşatmasından “kurtarılıp” taşınan bu türbe, şimdi de YPG’nin hakimiyetindeki bölgede kalmış!!!

Bu arada, bu çıkışın, İdlib mutabakatının, Türkiye’nin ikna etme sözü verdiği grupların direnişi sebebiyle tıkanmış göründüğü bir noktada, ABD’nin Suriye özel temsilcisinin “Astana sürecinin fişini çekme zamanı geldi” diyerek, Türkiye-İran ve Rusya tarafından yürütülen ve Almanya ile Fransa’nın da dahil olduğu süreci boşa çıkarma sinyali verdiği bir ortamda gelmesi ayrıca manidar.

Oysa asıl yapılması gereken, çok emek verilen o süreci işletmek ve sabote edilmesine izin vermeyip sonuçlandırmak olmalı.

***

Suriye neden ve nasıl bu hale düştü?

(14.12.16)

Okunma Sayısı: 4124
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    18.12.2018 10:37:42

    Baştan yanlış olan Suriye meselesinin iç siyasete, seçimlere alet edilmesiyle millet bile ikiye bölündü. Artık dahili ve harici politikalar, iktidarın devamı ve seçim kazanması için ajitasyon ve atraksiyon aparatı haline dönüştü. Yani bunun için alet edilmedik bir şey kalmadı desek abartmış olmayız. Hatta daha önce yalan olduğu anlaşılan olaylar bile, yeniden, meydanlarda gerçek imiş gibi dile getirilerek toplum kesimleri hassas oldukları konularda ajite ediliyor. Menfi ve menfaatçi siyaset, Makyavelist yol üzeriden hedefine ulaşmak istemektedir. Tek hedef: Neye mal olursa olsun, kazanmak. Onlar kazanıyor. Peki kaybedenler kimler, hiç düşünüyor muyuz? Biz birbirimizle kavga için zaman harcarken, gelişmiş ülkeler teknik, teknoloji, bilim...vesair konularda dev adımlarla aradaki makası açmaktalar. Dahili ve harici sorunları çözmek istiyorsak, kavgaya değil barışa mesai sarf etmek zorunda hatta mecburiyetindeyiz.

  • Gündüz Alp-2

    18.12.2018 10:18:14

    Kamuoyunun nazar dikkatlerini dışarıya çevirerek, dahildeki acil çözüm bekleyen sorunların görmezden gelinmesini sağlamak, ötelemek, "savaş" stratejisiyle safları sıklaştırmak, halkın iktidar etrafında kenetlenmesini temin etmek...gibi hedef ve maksatları takip eden ve bunun sonucunda seçim kazanmayı düşünen iktidar, eylem ve söylemlerini bu stratejiye göre dizayn ediyor. Daha önceki deneyimleri ona bu yöntemin seçim ve referandum kazandırdığı biliyor. Unuttukları gerçek ise, bu yöntemin, ülkenin hayrına olmadığıdır. Artık her bir seçim, ülkede kavga, gerilim, ayrışma, adavet/düşmanlık sebebi. Bunun kazananı yoktur. Kaybedeni ise ülke ve millet olarak hepimiz. Neden bunu anlamak istemiyorlar? Bölgede emniyet, güven, istikrar ve barış isteyen Türkiye öncelikle kendi evinde bunları sağlaması gerekmez mi? Hane halkıyla kavgalı olanların başkalarıyla barışık olması nasıl mümkün olabilir?

  • Gündüz Alp

    18.12.2018 10:03:03

    Sayın Güleçyüz, daha baştan yanlış olduğu bizzat iktidar cenahı tarafından söylenen Suriye politikası aynı yanlışlar üzere devam ediyor. Artık Kandil ve Suriye, iktidarın seçim için kullandığı iki elverişli argüman haline geldi. Yapacakları askeri operasyonu günler öncesinden meydanlardan ilan etmek ve bunu bir şova dönüştürmek moda haline geldi. Yani "geliyorum haberin olsun!" Seçim yokken barış görüşmeleri, seçim zamanı gelince savaş tamtamları. Böyle bir dış politika ile bölgeye barışın gelmesi çok zor. Aynı tarz ve üslup içeride de muhalif kesimlere karşı yürütülüyor. Muhalif ve muarız şahıs ve kitleleri aşağılayıcı, ötekileştirici, ayrıştırıcı, suçlayıcı, hedef gösterici....bir dil kullanılıyor. Gelecek adına son derece tehlikeli bir yol ve yöntem. Bir yandan barış birlik ve beraberlik diyor öte yandan toplumsal barış ve huzuru berhava edecek eylem ve söylemlere berdevam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı