"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çok partili sistemde tek parti rejimi...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
10 Ekim 2015, Cumartesi
Tek parti rejimindeki tek parti iktidarı ile çok partili sistemdeki tek parti iktidarını ayıran en önemli farklar demokratlık ve çoğulculuk olsa gerek.

Tek parti rejiminde bunlar aranmaz.

Ancak çok partiye dayalı demokratik sistemde millet ekseriyetinin oyları ile kurulan tek parti iktidarı, demokrat ve çoğulcu bir anlayışa sahip olmalı ve bunu uygulamalarına da samimiyetle aksettirmeli.

“Sadece kendisine demokrat” olmaktan; dışlayıcı, ötekileştirici tavırlardan kaçınmalı ve “Herkes için demokrasi” demeli.

“Bana oy vermeyenlerin de hükümetiyim” söylemini yalnızca seçim kazandığı geceki balkon nutuklarında bırakmamalı.

Özellikle toplumun tümünü ilgilendiren  temel politikalarda muhalefetin görüşlerini de dikkate alıp ona göre adım atmalı.

Kadrolaşmada partizanca değil, liyakat ve ehliyeti esas alan bir tavır sergilemeli.

Demokrasinin en önemli prensiplerinden birinin hürriyet olduğu ve gerek bireylerin, gerek kurumların hür olması gerektiği esasına her zaman bağlı kalmalı.

Parlamento, milletvekilleri, yargı, üniversite, medya, STK’lar, iş dünyası, girişimciler, sendikalar... alabildiğine hür olmalı. İktidar bunları kendisine bağımlı hale getirmeyi aklından bile geçirmemeli.

Meclis çoğunluğunun iktidar partisi yönetimine ve lidere kayıtsız şartsız biat ettiği; muhalefetin “şer cephesi ve ittifakı” olarak nitelendiği; yargıdaki yapı ve işleyişin iktidar tercihlerine göre şekillendirildiği; medya iktidar propagandisti olarak dizayn edilmek istenirken muhalif basının tasfiyesine çalışıldığı; STK’ların iktidara eklemlendiği; üniversitenin de iktidar eksenli hesap ve mülâhazalarla yapılandırıldığı bir sisteme demokrasi denilebilir mi?

Türkiye seçilmiş yönetimlerin ya darbeyle devrildiği veya asker-yargı-bürokrasi vesayetiyle sıkboğaz edildiği devirleri yaşadığı için, bunların yol açtığı travmaların etkisinden hâlâ kurtulabilmiş değil.

Seçimle gelen sivillerin de bir vesayet rejimi oluşturabileceklerini bu yüzden henüz tam olarak fark edemiyor. Bunu ve yol açacağı sıkıntıları görebilmesi için, bilfiil ve bizzat yaşayarak görmesi gerekiyor.

Nitekim hayli zamandır bu süreç yaşanıyor. Ve toplumun çok partili sistemde sergilenen tek parti rejimi reflekslerini fark etmeye başladığını gösteren işaretler çoğalıyor.

tweet 1- İlker Başbuğ başlarına gelenler için “neoconların işi” demiş. Peki kendileri de AB sürecine direnip neoconların ekmeğine yağ sürmediler mi?

tweet 2- Başbuğ’a: Cemaatlerin iktidara talip olması ne kadar yanlışsa, devletin onları “yasadışı yeraltı örgütü” sayması da en az o kadar yanlış.

tweet 3- Başbuğ’un görevdeyken cemaatlere yönelttiği eleştirilere cevaplarımız için Cemaatler ve Toplum-Siyaset-Devlet kitabımıza bakılabilir: s. 33.

Okunma Sayısı: 2230
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • serdar

    10.10.2015 10:23:40

    mesaj yazsam tutuklanırmıyım.

  • R.Kalyoncu

    10.10.2015 08:06:33

    Yazıyı dikkatle okudum. Çok doğru tespitler ve öneriler.. Keşke bunlar on yıl önceden ısrarla söylenebilseydi ve de iktidar partisince basiretle dikkate alınsaydı. Gelinen noktada artık çok geç. Davutoğlu’nun böyle isabetli ve basiretli bir tavır almak isteyeceği umulur; fakat, ona bunu yaptırmazlar. Liyakatsizler makam-mevki hazzını, kemirgenler paranın tadını almış durumdalar. İpin ucu, menfaatçi partizanların eline geçmiş bulunuyor, bırakacaklarını düşünmek saflık olur. Buna rağmen birinci parti olmalarının en büyük sebebi, ülkenin içinde bulunduğu makro düzeydeki problemleri çözebileceği güvenini veren, alternatif bir partinin olmayışıdır. Açıkçası, seçmen “kırk satır mı kırk katır mı” durumu ile karşı karşıyadır. Yine de değerli yazar dostumuzu bu yapıcı ve yol gösterici makalesi için tebrik ediyor, devamını diliyorum.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı