"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çözümün anahtarı Türkiye’de, ama...

Kâzım GÜLEÇYÜZ
18 Mayıs 2018, Cuma
Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Suudi Arabistan’da, Yemen’de... kısaca Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasının tamamında yaşanan kronik sorunların çözüm anahtarı Türkiye’de.

Bu iddiamızın tarihteki dayanağı, vârisi olduğumuz Osmanlının bu bölgelerin önemli bir kısmını asırlarca adaletle yönetmiş olması.

Güncel dayanağı ise, böyle bir verasetin temsilcisi olan Türkiye’nin gerek Müslüman kimliği, gerekse kıtalar ve kültür arası köprülük vasfıyla öne çıkıyor olması.

Tarihle güncel arasındaki bağlantıyı kuran en önemli tesbitlerden biri, Bediüzzaman’ın Osmanlı için dile getirmiş olduğu “Onun hürriyeti bütün Asya kıtasının ve İslam âleminin bahtını açacak” hakikati.

Bu tesbiti “Demokrasiyi başarmış bir Türkiye bütün bölge sorunlarının çözümüne aktif katkıda bulunma potansiyeline sahiptir” şeklinde bugüne uyarlayabiliriz.

Bu yüzden, Türkiye’nin gerçek anlamda demokratik bir hukuk devleti olması, kendisi için olduğu kadar bölge için de çok önemli.

Evrensel standartlarda bir demokrasinin sacayağını oluşturan üç temelden biri adalet, biri işlerin meşveret ve ortak akılla yürütülmesi, biri de kanun hakimiyeti.

Bediüzzaman’ın bilâhare demokrasi olarak gelişen meşrutiyeti tarif ederken altını çizerek vurguladığı üç temel prensip de bunlar.

Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, Meclis hakimiyeti, hür siyaset, fikir hürriyeti, kanun ve kuralların herkes için geçerli olması, kamuoyu denetimi...

Bu temel kavramların alt başlıklarından yalnızca bir bölümü.

Eğer Türkiye, adayı olduğu AB’nin asırlara yayılan tecrübelerle geliştirdiği bu eksendeki kriterler çerçevesinde rejimini ve sistemini dizayn edebilmiş olsaydı, bütün bölgenin örnek alacağı bir model olabilirdi.

Ve öncelikle kendi iç sorunlarını hukuk kuralları içinde, demokrasi ve hür tartışma zemininde ortak akılla müzakere edip kamuoyunun mutabık kaldığı formüllerle makul, sağlam ve kalıcı çözümlere bağlardı.

Beraberinde bölgesel sorunların çözümüne de aynı yaklaşım ve sistematikle çok olumlu ve yapıcı katkılarda bulunabilirdi.

Bu bakımdan, Türkiye’nin çok uzaklaştığı demokrasi ve hukuk kriterlerine bir an önce dönmesi, bölge için de hayatî öneme sahip.

***

- İktidar, Filistin ve İsrail siyasetindeki derin çelişkileri hamaset ve mitingle örtüp, seçim sürecinde bunu da değerlendirme hesabında. Öyle olmasa mitingi STK’lara bırakıp, kendisi katliamı durdurmaya yoğunlaşırdı. Ama ortada bağımsız STK da kalmayınca çıkan netice bu oluyor...

- İsrail’i durdurma stratejimiz niye yok? - http://www.yeniasya.com.tr/video/israil-i-durdurma-stratejimiz-niye-yok_462024

Okunma Sayısı: 4812
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    18.5.2018 12:47:00

    Ülkenin ve hatta bölgenin merkezine kendi şahsını yerleştiren, ülkenin ve bölgenin geleceğini kendi güç, ikbal ve iktidarında gören bir ideoloji ve düşünce sahibi yöneticilerin elinde çözüm adına böyle bir "anahtar" olsa bile bunu, ülke ve bölge barışı için kullanması şüphelidir. Özelde Filistin genelde Orta Doğu meselesinin bunca yıldır gecikmiş olmasına bir de bu açıdan bakmak gerekir diye düşünüyorum. Yani "anahtarı" dahili siyasette bir "koz" gibi kullanarak "çözümün" değil "siyasal rantın aracı" haline getirmek durumu. Eğer Türkiye bölgesel barışın ve huzurun mimarı olmak istiyorsa, önce kendi kıvam ve keyfiyetini örnek olabilecek hale getirmelidir. Amasız fakatsız demokratik hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla işleyeceği bir sistemi acilen tesis etmelidir. Tekçi sistemlerle ne ülkeye ne bölgeye barış ve huzur gelmez. Bunun için 24 Haziran çok yönleri ve anlamları olan bir tarihtir. Dahili ve harici durumumuzu nazara alarak sandığa gitmek gerekir.

  • Gündüz Alp-2

    18.5.2018 12:05:42

    Bir defa ve kesinlikle şunu bilmemiz gerekir ki, millet meclisinin kapısına kilit vurarak, demokratik hukuk devletinin tabutuna çivi çakarak, tekçi, baskıcı, dayatmacı, diktacı bir yönetimle asla ve asla dahili sorunlarımızı çözemediğimiz gibi, bölgesel barışa ve ötesinde dünya barışına da katkıda bulunmamız hayaldir. Lütfen, gerçekçi olalım ve hayallerle vakit geçirmeyelim. Bediüzzaman'n Osmanlı için söylediği "Onun hürriyeti bütün Asya kıtasının ve İslâm âleminin bahtını açacak" gerçeği işin özü ve özetidir. Bırakın harici, dahilde bile kendisi ile kavgalı bir ülke ve onun yöneticileri, kimin "bahtını açabilir ki?" Yüzyılın aksi istikametinde yol alan bir ülke yönetiminin yol kazası yapmaması, bir yere toslamaması mümkün mü? İşte ahvalimiz ve işte Orta Doğu gerçeği! Görünen köy kılavuz istemez. Karamsar ve ümitsiz değiliz elbet. Fakat dünya gerçeklerine de gözümüzü ve kulağımızı kapatamayız.

  • Gündüz Alp

    18.5.2018 11:35:22

    Sayın Güleçyüz, herkesin mübarek cuma gününü tebrik ederim. Bölgesel çözüm ve barış için "çözümüm anahtarı Türkiye'de" tespitinize katılıyoruz. Bölge ile tarihi, dini, kültürel onlarca bir birleri olan ve "anahtarı" elinde bulunan Türkiye'nin ahvaline bir göz atıp bunun mümkün olup olmadığına bakmak gerekir. Sizin de belirttiğiniz gibi "Demokrasiyi başarmış bir Türkiye.." (var mı) gerçeği ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla başkasına yararlı olmanın asgari şartı, kendi içinde sorunları çözmüş olmaktır. Dahilde toplumsal barışı ve huzuru, güven ve istikrarı, hürriyet ve adaleti, millet hakimiyeti, demokrasi ve hukukun üstünlüğü...gibi temel unsurları merkeze alan bir yönetim olmalı ki "gayrıya himmet" edebilelim. Onun için bir dakika bile fevt edilmeden OHAL'i kaldırıp parlamenter, demokratik hukuk devletine dönmemiz dahili-harici çözüm için elzemdir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı