"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demirel’den bir Said Nursî hatırası

Kâzım GÜLEÇYÜZ
18 Haziran 2019, Salı
Vefatının 4. yıldönümünde rahmetle yad ettiğimiz merhum Süleyman Demirel, sağlığında da, vefatından sonra da birilerince seslendirilen tezviratın tam tersine, İslamköy’deki çocukluğundan itibaren Bediüzzaman ve talebelerinden derin şekilde etkilenmiş ve istifade etmiş imanlı bir insandı.

Cumhurbaşkanlığı ile noktaladığı siyaset ve devlet hayatının bütün kademelerinde de Üstadı ve Nur Talebelerini müdafaa etti.

Hem de en çetin ve zor zamanlarda.

Bunun bazı örneklerini dünkü manşetimizde hatırlattık. Birini, haberde yer almayan bazı detaylarıyla birlikte yine aktaralım:

1985 Ekim’inde “Demirel demokrasiyi anlatıyor” başlığıyla kapak yaptığımız mülâkatında Bediüzzaman’ın “Padişah Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygambere tâbi olmayıp zulmedenler padişah da olsalar haydutturlar” sözünü “Devlet hadisesini bunun kadar güzel izah eden çok az şey var”  yorumuyla aktarması bazılarını çok kızdırdı. 

Hürriyet’in o zamanki başyazarı Oktay Ekşi, köşesinde bu öfkeyi defalarca dillendirdi.

Ekşi, sözcüsü olduğu tepkileri, bir grup aydının müdavimi olduğu Taksim grubu toplantılarına da taşıyıp Demirel’e bizzat iletti.

Demirel’in cevabından bazı cümleler:

“Sayın Ekşi, Bediüzzaman bir âbidedir. Büyük bir İslam âlimidir, bin yılda gelen İslam âlimlerindendir. Hem cumhuriyetçidir, hem de demokrattır. Bediüzzaman’ın demokratlığına Türkiye’nin ulaşabilmesi için kırk fırın ekmek yemesi lâzım. Bediüzzaman, hürriyetle insandaki imanı  eşanlamlı tutuyor.”

(Nakleden: Eski AP Milletvekili Recep Özel, “Demokratlar Demirel’i Anlatıyor” kitabı, s. 62)

Demirel’in o programa katılan başkaları tarafından da aktarılan bu tavrını, toplantıda bulunan bazı gazeteciler de yazdılar.

Bürokratken de, başbakanken de, cumhurbaşkanıyken de hiç değişmeyen bu tavır için, bir dönemin önde gelen köşe yazarlarından merhum Hasan Pulur şunu yazmıştı:

“Demirel’in siyasî çizgisinde her zaman zikzaklar bulabilirsiniz; ama Said Nursî ve Nurculukla ilgili görüşlerinde asla...”

Konuyu ilginç bir anekdotla bağlayalım:

1987’de Demirel’e o keskin eleştirileri yönelten Ekşi, 2014’te CHP milletvekili olarak “Risale-i Nur’a devlet tekeli”ne karşı çıktı...

Okunma Sayısı: 5153
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    18.6.2019 10:59:19

    "Fazilet odur ki, düşman dahi takdir etsin." Ülkenin yönetimine talip işte böylesi demokrat kadrolara ihtiyaç vardır. Kerameti kendinden menkul siyasetçilere değil. Bediüzzaman'ın "Padişah Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygambere tâbi olmayıp zulmedenler padişah da olsalar haydutturlar” sözü ile merhum Demirel'in “Devlet hadisesini bunun kadar güzel izah eden çok az şey var” yorumu da aynı güncelliği ve tazeliğini koruyor. Sistemin tekçi, tekelci hale dönüşmesi ve Nepotizmin artık alenileşmesi bizi şaşırtmamalıdır. Zira biri diğerini besliyor, ömrünü uzatıyor. Demokrasi ve hukuka dönülmedikçe, siyasetçiler demokrat olmadıkça dahilde ve hariçte hayalini kurduğumuz sisteme kavuşmamız "hayal kurmaktan" öte bir şey olmayacaktır. Öyle zaman gelir ki, istibdat ve tahakküm içerek sistemler hayal kurmanıza bile izin vermez, pranga vururlar, vesselam.

  • Gündüz Alp-2

    18.6.2019 10:45:18

    Demokrasi ve hukuk devletini kendi ekseninden kaydırarak iktidarını "ibka" için kullanan bir siyasal ideoloji ve yönetim anlayışından merhum Demirel'in göstereceği tavrı beklemek hayal olur. Bugün yaşanan "hayal kırıklığı" da işte bu "hayalin" sonucudur. Dünkü basından okumuş olmalısınız. Partili CB, "94 Ruhuyla Cihannüma ve Kadim Dostlar Buluşması" gerçekleştirdi. Konu, birlik ve beraberlik ise de satır aralarında yine bildik "beka" ile ayrıştırıcı ve ötekileştirici cümleler vardı. Ah şu menfi ve menfaatçi siyaset! Bir türlü yalan, iftira, tehdit ve hakaret silahını istimal etmekten vazgeçemiyor. Doğasında var olmalı. Toplumsal barış ve huzurun yolu, demokrasi ve hukuktan geçiyor. Harici yollarda dostluklar düşmanlığa, muhabbet öfkeye, barış kavgaya, istikrar krize, huzur kaosa...dönüşüyor. Oysa bizler barış ve huzur istiyoruz değil mi? O vakit demokrasi ve hukuk yoluna dönmek icap eder. Sayın Battal'ın bu minvaldeki yazısını da lütfen okusunlar.

  • Gündüz Alp

    18.6.2019 10:24:25

    Sayın Güleçyüz, demek merhum Demirel'in "Sayın Ekşi, Bediüzzaman bir âbidedir. Büyük bir İslam âlimidir, bin yılda gelen İslam âlimlerindendir. Hem cumhuriyetçidir, hem de demokrattır. Bediüzzaman’ın demokratlığına Türkiye’nin ulaşabilmesi için kırk fırın ekmek yemesi lâzım. Bediüzzaman, hürriyetle insandaki imanı eşanlamlı tutuyor” sözleri meyvesini vermiş ve kaderin bir cilvesi olmalı ki "1987’de Demirel’e o keskin eleştirileri yönelten Ekşi, 2014’te CHP milletvekili olarak “Risale-i Nur’a devlet tekeli”ne karşı çıktı..." Önceki cümleler ve sonraki hadise şu hükmü teyit ediyor: "Hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz." Evet, menfi siyasetin aldatıcı rüzgârlarına kapılarak yaprak misali sağa sola savrulanlar için tarihi iki hadise ve ibretlik iki vak'a. Ehliyet ve liyakatin Nepotizm denen "sus payına", itaat, biat ve sadakate feda edildiği, kurban verildiği bir zaman diliminde ve süreçte böylesi söylem ve eylemlere ne kadar da muhtacız değil mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı