"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Demokrasi”miz hangi kategoride?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
12 Ekim 2018, Cuma
Bugünkü karşılığı demokrasi olan meşrutiyeti “adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet (kuvvetin sadece kanunda olması)” olarak üç temel kavramla tanımlayan ve yanı sıra hürriyet-i şer’iyeyi (dinin öngördüğü ahlâkî değerler eksenli hürriyeti) vurgulayan Bediüzzaman’ın çarpıcı bir tesbiti de şu:

“İstibdat ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın, rast gelsem sille vuracağım.” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 130)

Buradaki dikkat çekilen nokta çok önemli:

İsme değil, içerik ve uygulamayra bakılmalı. 

Demokrasi deniliyorsa, orada öncelikle aranması gereken temel esaslar şunlar: 

Evvelâ hukuk ve adalet var mı? Yargı bağımsızlığı başta olmak üzere bunun şartları mevcut mu? Ceza yargılamalarında masumiyet karinesi, suç ve cezanın şahsîliği ve savunma hakkı gibi, âdil yargılanma hakkının asgarî gerekleri yerine getiriliyor mu?

İkinci olarak, toplumu ve ülkeyi ilgilendiren konular hür zeminde serbestçe müzakere ediliyor mu? Fikir, ifade ve basın hürriyetleri kullanılabiliyor mu? Yanlışlar eleştirilebiliyor mu? Tek görüş mü dayatılıyor, ortak aklın ürünü olan düşünceler mi esas alınıyor?

Üçüncüsü, kanun ve kural hakimiyeti var mı? İstisnasız herkes bunlara tâbi oluyor mu? Yoksa kuralsızlık ve keyfîlik mi geçerli?

Dördüncüsü, temel hak ve özgürlükler güvence altında mı? Yoksa terör ve OHAL gibi gerekçelerle askıya alınabiliyor mu?

Prof. Dr. Kemal Gözler’in adı demokrasi olup da demokrasiyle ilgisi olmayan rejim çeşitleri için siyaset bilimi literatüründen sıraladığı örnekler zengin bir liste oluşturuyor:

“Melez rejimler (hybrid regimes), yarı-demokrasiler (semi-democracies), sözde demokrasiler (pseudo democracies), eksik demokrasiler (defective democracies), göstermelik demokrasiler (façade democracies), seçimsel demokrasiler (electoral democracies), liberal olmayan demokrasiler (illiberal democracies), modern otoriterizm (modern authoritarianism), delegasyoncu demokrasiler (delegative democracies)...”

(http://www.anayasa.gen.tr/dev.html)

Merhum Demirel de sadece 12 Eylülcülerden icazet alan partilerin katılabildiği 1983 seçimine bina edilen rejim için bu tarz bir niteleme yapmış ve buna karşı çok esaslı bir mücadele yürütmüştü.

Günün sorusu: 2018 Türkiye’si hangi kategoriye giriyor?

***

21 yıllık bir Gül Baba hatırası

Okunma Sayısı: 3339
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    12.10.2018 10:00:47

    Yaşamakta olduğumuz ekonomik ve sosyal krize bile "kriz" demenin neredeyse yasak edileceği bir ortamdayız ve demokrasiden bahsediyoruz. Mesela, madem kriz yoksa, üst üste açıklanan enflasyonla mücadele programları, zamları ertelemenin, birkaç aylığına yapılacak olan %10'luk indirim benzeri açıklamaları neyin nesi? Doğruyu söylemekten neden korkarız ki. Var olan şeye "yok" demekle maalesef yok olmuyor. Özetle bizi yönetenler istiyor ki; mutfağa kadar girmiş yangından, pahalılıktan şikayet etmeyelim, hakkımızda verilen olumsuz kararlar hakkında söz etmeyelim, keyfi ve hukuksuz işlerde gıkımızı bile çıkarmayalım, demokrasi ve hukuk var mı yok mu sorgulamayalım, zulümlere rıza gösterelim, akıl ve irademizi bir şahsa havale ve ipotek edelim, isme ve cisme bakıp içeriği göz ardı edelim...O vakit izninizle ben de bir soru sorayım: Bizler "Zombi" miyiz?

  • Gündüz Alp-2

    12.10.2018 09:34:51

    Demokratik Parlamenter sisteme (nedense) 16 Nisan halk oylamasında "istemiyoruz" dedik ve 24 Haziran'da da CHS'yi "inşa" ettik. Artık Türkiye, demokratik parlamenter ülkeler liginden çıktı kendine özgü Türk Tipi Başkanlık sistemine geçti. İçinde milletin, millet iradesinin, demokrasi ve hukukun üstünlüğü, halkı temsil eden Millet Meclisinin şeklen var olduğu ama işlev görmediği, ülkeyi ilgilendiren kararların tek adam tarafından (CBK ile) verildiği bir ülke hangi kategoriye girebilir ki. Yazınızda saydığınız demokrasinin (4) temel esaslar var mı yok mu? Varsa "demokrasi" diyelim. Yoksa? Mesela, Adaletin durumu. Yeni Asya bugün Yargıtay Başkanı'nın sözünü manşet yapmış: HAKİMLER EHİL VE BAĞIMSIZ OLMALI. Demek ki Yargıçların EHLİYETİ kadar ÖZGÜR olması da adalet için şart. Korku ve baskı, yargıca bile sirayet etmiş ise, orada adalet nasıl tecelli edecek? Ve halk "Ankara'da hakimler var!" diyebilecek mi? Yargıtay Başkanı bile hukuk devletinden bahisle daha başka şeyler de söylüyor.

  • Gündüz Alp

    12.10.2018 09:10:34

    Sayın Güleçyüz, herkesin mübarek cuma gününü tebrik ederim. "Demokrasimiz(?) hangi kategoride?" sorusu tam da bugünlerde çok anlamlı ve güzel bir soru. Bediüzzaman'dan mülhem cevap veriyorum: "Demokrasi libası giymiş tek adamlık!" AB cenahı buna "Diktatör olmasa bile otoriter" sistem diyor. (Basın) Anlam olarak aynı kapıya çıkan tanımlar diyebiliriz. İsimden çok iş, icraat, uygulamadır önemli olan. İçinde antidemokratik uygulamaların olduğu bir sistem demokrasi olmadığı gibi içinde demokratik uygulamaların olduğu bir sisteme de demokratik değildir denemez. Yine burada direkt konu ile ilgisi olmasa da Bediüzzaman'ın "dinsiz bir Müslüman" ve "gayr-ı müslim bir mümin" tabirlerini ve içeriklerini hatırlayalım. Mesela, İran'da İslam Cumhuriyeti Çin'de de Halk Cumhuriyeti vardır ama bu cumhuriyetlerin ikisi de ne kadar demokratik olduğu ve hukuka riayet ettikleri sorgulanabilir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı