"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi niye gelmiyor?

Kâzım GÜLEÇYÜZ
24 Nisan 2025, Perşembe
Üstadın 31 Mart olayını takiben kurulan sıkıyönetim mahkemesinde yargılanıp beraat ettikten ve akabinde İstanbul’dan ayrıldıktan sonra gittiği Güneydoğu’da aşiretleri dolaşıp meşrutiyetin [demokrasinin] güzelliklerini ve getireceği faydaları anlatırken, muhataplarının “Tarif ettiğin meşrutiyetin ne miktarı bize gelmiş ve niçin bütün gelmiyor?” sorusuna verdiği cevap çok ilginç.

“Ancak on kısımdan bir kısmı size gelebilmiş. Zira sizin şu vahşetengiz, cehaletperver, husumetefza olan [korku dolu, cehaleti koruyup kollayan, düşmanlık saçan] sarp dağ ve derelerinizdeki vahşet ayılarından, cehalet ejderhasından, husumet kurtlarından biçare meşrutiyet korkar, kolaylıkla gelmeye cesaret edemez.”

Bu ifadeler, Bediüzzaman’ın, mücadele edilmesi gereken üç büyük düşman olarak teşhis ettiği “cehalet, zaruret [fakirlik] ve ihtilâf”ı, demokrasinin de en önemli engelleri olarak gördüğünü gösteriyor.

Cevabının devamında, “Sizinle İstanbul arasındaki mesafe bir aylıktır, fakat sizinle ehl-i meşrutiyet arasındaki mesafe bin aydan fazladır” diyen Said Nursî, bunun belli başlı sebeplerini şöyle açıklıyor:

“O nazik meşrutiyet İstanbul havalisindeki yılanlardan kurtulsa, şu uzun mesafeden geçmekle, cehalet gibi müthiş bataklığı, fakr [fakirlik] gibi mütevahhiş [vahşet veren] kıraçları, husumet [düşmanlık] gibi gayet keyşer [sarp] dağları kat etmekle beraber, eşkıyaya rast gelecektir.”

Bu eşkıyalara verdiği örrnekler:

“Bazı cezaî sezasını [hak ettiği için verilen cezayı] hazmetmeyen, bir kısım da başkasının etini yemekten dişi çıkarılan ve bazı bir meşhur Bektaşi gibi mana verenler yol üzerine çıkıp gasp ve garet [yağma] ediyorlar. Daha onların öte tarafında da bir kısım gevezeler vardır, bazı bahane ile parça parça etmek istiyorlar.”

İşlediği suçtan dolayı adaletin verdiği cezayı hazmedemeyip başkaldıran, başkalarını kötüleyip gıybet etmeyi alışkanlık hâline getiren, söylenen sözleri kendi niyet ve hesabına göre çarpıtan veya içi boş tartışma ve gevezeliklerle vakit öldüren tavırları, gerçek ve sağlam bir demokrasinin tesisine engel olan veya bunu geciktiren eşkıyalar olarak niteliyor Üstad.

Okunma Sayısı: 1915
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Seyfi

    25.4.2025 20:36:48

    Siyaseti gazetecilik yapacaksanız şahidiniz Ahd-i Cedit, Ahd-i Atik, Kitab-ı Mukaddes, Kur'an-ı Kerim olsun. Nur talebesi gibi yüksek bir mevkide siyaset yapan gazeteciler, aynı zümreye muhalefet eden dinsizleri, İslam düşmanlarını ve münafık gibi gözüken şahısların fikir, yorum ve görüşlerini nazara alıyor, bizim fikrimiz doğru diye onları şahit gösteriyorsunuz. Müslümanları aşağılayan bu zihniyete sahip kişi, kurumu ve kuruluşların iktidarı sirf sizin gibi eleştirdikleri için onların bize hoş göstermenizin “Onların maksadı dine zarar değildir” Diye köşe yazıları yazdırıp Müslüman kardeşine Ey bîinsaflar demenin Üstadımızın yazdıklarını meşrutiyet =demokrasi diye değiştirmenin zannediyor musunuz ki tokadını yemeyeceksiniz, ahirette de vebali olacaktır.

  • Arda Yıldız

    24.4.2025 20:32:14

    Tabiki üstadımızın eski ve yeni eserleri arasında fark var. Bunu sıradan bir nur talebesi bile çok iyi bilir. Ancak sonradan cemaatle tanışanlar bunun farkını kolay kolay idrak edemiyor.

  • Mehmet Türeli

    24.4.2025 17:22:36

    Ali seyfi kim olduğunu bilmiyorum, çünkü müstear isim ile yorum yaptığını tahmin ediyorum, üstadın eski eserleri ile yeni eserleri arasında bir fark mı var, üstadın hiç bir eseri hiç bir yazısı diğer eserini veya yazısına aykırı değil. Eleştiri yapılırken şahsi garaz ve karşıdakini rencide edici yorum yazmak Yeni Asya okuyucusuna yakıştıramıyorum. Çünkü okuduğumuz Risale-i Nur bize bunu öğretiyor.

  • Mustafa

    24.4.2025 14:31:52

    Abi yazı çok başarılı ama anlamak istemeyenler var heralde art niyetli değildirler inşallah Allah ebeden razı olsun

  • Raşit örenel

    24.4.2025 13:39:09

    Çıktığı ilk günden beri siyasi bir gazete olan, siyasete Risale-i Nurların ölçüsüyle bakıp, o gün için gerekli olanları söyleyen, bunu yaparken "tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmez" kaidesince isimler yerine manayı nazara veren; hiç bir zaman dahili ve harici cereyanların tazyikiyle bilvasıta müteharrik olmayıp, daima bizzat müteharrik olan, bunun mücadelesini verip verecek olan, hakiki demokrasi, adalet ve hukuktan yana olan Yeni Asya gazetesini ve Kazım Güleçyüz gibi yazarlarını tebrik ediyoruz, Allah istikametten ayırmasın.

  • Ali Seyfi

    24.4.2025 12:51:04

    Eski Said eserlerini sıklıkla referans olarak gösteriyorsunuz. Üstadımızın Yeni Said eserlerini beğenmiyor musunuz? Okuyucularınıza izah etmeye çalıştığını konuların referansları Yeni Said eserlerinde yok mu ? Herkesin görebileceği olan bir durum olan fikrinizin ispatı için konuları eğip bükmekte mahirsiniz. Siyasete bulaşmadan köse yazısı yazmak gazete çıkartmak mümkün değil mi ? bizleri neden siyasetin oyunlarına muhatap ediyorsunuz bir merkezde mi emir alınıyor ?

  • Nahit Topaloğlu

    24.4.2025 11:36:39

    "Bazı cezaî sezasını [hak ettiği için verilen cezayı] hazmetmeyen,..." Güleçyüz kardeşim, köşeli parantezle verilen mânâ maalesef uygun değil. Derkenârda da aynı şekilde anlam verilmiş ama hatalı. "Mevki ve makamını hakketmeyen, makamının hakkını veremeyen..." gibi bir mânâ ifade ediyor o ifade. Fî emânillah!

  • Mustafa Said Kara

    24.4.2025 09:39:40

    Üstadımız eski Said döneminde, başta Müslüman bir Halife'nin var olduğu ön kabulü ile meşrutiyetin lehine gayret gösteriyor. Hatta saltanat ve hilafet kaldırılınca halifeliğin şahsı manevisini meclisin üstlenmesi gerektiğini ifade ediyor. Saltanatın ve hilafetin ilgasına yönelik herhangi bir desteği kayıtlı değil. Dolayısıyla üstadımızın o dönemdeki görüşlerini alırken bunu bilmek lazım. Bediüzzamman meşrutiyetten bahsederken başsız bir demokrasiden bahsetmediği çok açık.

  • Halil İbrahim Karahan

    24.4.2025 05:09:02

    Allah razı olsun Rabb'im sağlık afiyet için de sizi her türlü kötülüklerden korusun....

  • Fikret Aydoğdu

    24.4.2025 01:44:46

    Geçmişimiz ve içinde bulunduğumuz hâlin ışığında Allah dağına göre kar; insanına göre demokrasi veriyor desek abartmış olmayız herhalde! Bununla beraber demokrasi için doğunun ahlakını batıya , batının ilmini doğuya sevk etmek lazım. Bu ikilinin buluşmasını sağlayan dinamikleri de ! Onlar da hepimizin dilinde olup icrasında muvaffak olamadığımız;cehalet," zaruret [fakirlik] ve ihtilâf "

  • Eda Gül Beyaz

    24.4.2025 00:40:29

    Meşrutiyet kavramını parantez içinde eşittir demokrasi olarak açıklamışsınız. Ama öyle olmasa gerek. Alıntıladığınız yerlerde üstad demokrasiden değil meşrutiyetten bahsediyor. Siz sanki demokrasiden bahsediyormuş algısı veriyorsunuz. Bu okuyucularınızı yanıltmaktadır. Kavramları bozmadan ve yerli yerinde kullanmak gerekir. Eğer kavramlar bozulursa ortada gerçek bir anlam kalmayacaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı