"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi: Var-yok

Kâzım GÜLEÇYÜZ
10 Şubat 2018, Cumartesi
Arkadaşımız Faruk Çakır’ın kendine has veciz tabirlerinden biri: Var-yok. Görünüşte ve şeklen “var gibi” olan, ama gerçekte geçerliliği ve hükmü bulunmayan şeyleri böyle ifade ediyor.

Bu tabiri, ne yazık ki, günümüz Türkiye’sindeki birçok kavram ve kurum için kullanabilmek mümkün hale gelmiş durumda: 

Demokrasi, millî irade, hürriyet, hukuk devleti, kanun hakimiyeti, kuvvetler ayrılığı, bağımsız ve tarafsız yargı, seçim, Meclis, kamuoyu, sivil toplum, denetim...

Meclis örneği üzerinden gidersek:

Teorik olarak, halkın oylarıyla teşekkül eden Meclis demokratik sistemin kalbi ve millî iradenin tecellî ettiği kurumdur.

Farklı siyasî görüşler, toplumdaki benimseniş ve yaygınlıkları ölçüsünde Mecliste temsil imkânı bulurlar. Demokratik Meclis, bu farklılıkların da yansıdığı bir aynadır.

Bu aynayı şekillendiren seçim süreçleri, doğru bilgilendirme kanalları ile hür tartışma zeminlerinin açık, manipülasyon ve saptırma yollarının olabildiğince kapalı olduğu, bütün görüşlerin eşit ve âdil şartlarda yarışabildiği, haksız rekabete imkân ve geçit vermeyen bir sistemle yönetilir. 

Böyle bir sistem için, demokrasinin diğer temel kurumlarının da hürriyet ekseninde kökleşmiş olmaları icab eder: Yargı, üniversite, basın, kamuoyu, sivil toplum...

Ve hepsinin başı: Hür bireyler...

Bunların tamamı birbirine bağlı. Demokratik toplum ve demokratik hukuk devleti denildiği zaman, bu tabirler, bireyden başlayıp giderek genişleyen iç içe halkalar halinde toplum hayatının ve kamu kurumlarının tamamını kapsayan genişlikte bir anlamı içeriyor.

Burada demokrat siyaset geleneğinin çok önemli isimlerinden biri olan merhum İhsan Sabri Çağlayangil’in ifadesiyle, “birleşik kaplar” örneği devreye giriyor.

Birey ve toplumda hürriyet ve demokrasi bilincinin yeterince oluşmadığı bir yerde siyasetin ve devletin demokrat olması beklenemez. Üstadın “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti de müstebit eder” tesbiti bir yönüyle bunu ifade ederken, diğer bütün istibdatların kaynağını siyasî istibdat olarak teşhis etmesi de işin özünü nazara veriyor.

Türkiye bu istibdadı hâlâ aşamadı...

***

- İlâhî adalete olan inanç ve güvenimiz hiçbir şart altında sarsılmaz. Bu inancın verdiği ümitle, herşeye rağmen adalet ve hürriyet mücadelemizden vazgeçmeyecek; maruz kalınan bunca hukuksuzluk ve keyfîliği yine hukukla aşacağız inşaallah. Allah sabredenlerle beraberdir.

- ‘Bütün bayilerde Yeni Asya’ projemiz - http://www.yeniasya.com.tr/video/butun-bayilerde-yeni-asya-projemiz_453046

Okunma Sayısı: 5958
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Pelin

    10.2.2018 23:08:07

    Sayın Güleçyüz herşey MIŞ GİBİ

  • Gündüz Alp-2

    10.2.2018 12:20:48

    "Ve hepsinin başı:Hür bireyler" tespitindeki mesele de yine hürriyetçi demokrasi ile ilgili ve ilişkili konular. Zira hürriyetin olmadığı yerde bireylerin yetenekleri gelişmeyeceği gibi tam aksine körelmektedir. Diktatörlükle idare olunan ülkeler buna örnektir. Onun için hangi isim altında olursa olsun her türlü (askeri-sivil) tekçi sisteme razı olmamalı, böylesi girişimlere karşı hukuk içinde ittifaklar kurarak engel olabilmeliyiz. En mükemmel sistem de olsa sırf kağıt üzerinde olmakla uygulamada olmadığı sürece bir anlamı olmayacak sorunları da çözmeyecektir. "Varmış gibi görünen" şekli demokrasi değil, bütün kurum ve kuralları ile işleyen bir hürriyetçi demokrasi, hukuk devleti ve millet meclisi istiyoruz. Keyfiliğin de hukuksuzluğun da ilacı budur. Aksi arayışlar ve yönelişler, dahili ve harici sorunları arttırmaktan başka bir işe yaramaz. İşte OHAL ve ahvâlimiz ortada olup başka söze hacet var mı?

  • Gündüz Alp

    10.2.2018 10:00:10

    Sayın Güleçyüz, bugün Yeni Asya'nın manşetten dediği gibi "Türkiye Kutuplaşmayı Aşmalı!" Fakat bu mesele yalnızca siyasilere bırakılacak bir mesele de değildir. Toplumun her kesimi --tabir caiz ise- elini taşın altına ciddi ve samimi bir şekilde koymalıdır. Ancak her şeyden evvel OHAL'in kaldırılarak hürriyetçi demokrasinin ve hukuk devletinin tesisi elzemdir. Ardından başta siyasiler olmak üzere Üniversite, STK, Cemaat ve cemiyetler, medya, iş dünyası... Her kesim demokrasi, uzlaşma ve bir arada farkılıklarıyla yaşama kültürünün toplumda yerleşmesi için yapması gerekenleri yapmalıdır. Türkiye olarak bu anafordan kurtulmalıyız. Aksi halde dahilde toplumsal barış ve huzur sağlanamadığı gibi hariçte de ciddi ittifaklar tesis etmek veya onlara girmek hayli zor olacaktır. Mesela, işte AB ile yaşadığımız sorunlar.

  • Fatih

    10.2.2018 08:37:09

    Konya Selçuklu aydınlık evler Mah. Den sevgi ve saygılarımla.kazim bey ustadim MEB'in ihracım , ustadimiz a benzeyen bir özelliğim oldu memleketin 3 farklı cezaevlerinde kaldım. Gazete olarak Yeni Asya yazmamiza rağmen yasak veya o bulunmuyor diyerek getirmediler. Aydınlık , iddia yazan gazete, ahlak yoksunu traji az olanlar bile listede vardı. Rabbim zombiler in akrabi akrabi zamanda yeniden insan olduğunu anlayacak seviye getirsin.konya irtibat yazarmisiniz abonelik için .Konya da konferansı niz olursa haberdar çok isterim

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı