"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasinin düşman ve engelleri

Kâzım GÜLEÇYÜZ
22 Şubat 2019, Cuma
Üstadın 31 Mart olayını takiben kurulan sıkıyönetim mahkemesinde yargılanıp beraat ettikten ve akabinde İstanbul’dan ayrıldıktan sonra gittiği Güneydoğu’da aşiretleri dolaşıp meşrûtiyetin (demokrasinin) güzelliklerini ve getireceği faydaları anlatırken, muhataplarının “Tarif ettiğin meşrûtiyetin ne miktarı bize gelmiş ve niçin bütün gelmiyor?” sorusuna verdiği cevap çok ilginç.

“Ancak on kısımdan bir kısmı size gelebilmiş. Zira sizin şu vahşetengiz, cehaletperver, husûmetefza olan (korku dolu, cehaleti koruyup kollayan, düşmanlık saçan) sarp dağ ve derelerinizdeki vahşet ayılarından, cehalet ejderhasından, husûmet kurtlarından biçare meşrûtiyet korkar, kolaylıkla gelmeye cesaret edemez.”

Bu ifadeler, Bediüzzaman’ın, mücadele edilmesi gereken üç büyük düşman olarak teşhis ettiği “cehalet, zaruret (fakirlik) ve ihtilâf”ı, demokrasinin de en önemli engelleri olarak gördüğünü gösteriyor.

Cevabının devamında, “Sizinle İstanbul arasındaki mesafe bir aylıktır, fakat sizinle ehl-i meşrûtiyet arasındaki mesafe bin aydan fazladır” diyen Said Nursî, bunun belli başlı sebeplerini şöyle açıklıyor:

“O nazik meşrûtiyet İstanbul havalisindeki yılanlardan kurtulsa, şu uzun mesafeden geçmekle, cehalet gibi müthiş bataklığı, fakr (fakirlik) gibi mütevahhiş (vahşet veren) kıraçları, husûmet (düşmanlık) gibi gayet keyşer (sarp) dağları kat etmekle beraber, eşkıyaya rast gelecektir.”

Bu eşkıyalara verdiği örnekler:

“Bazı cezaî sezasını (hak ettiği için verilen cezayı) hazmetmeyen, bir kısım da başkasının etini yemekten dişi çıkarılan ve bazı bir meşhur Bektaşi gibi mana verenler yol üzerine çıkıp gasp ve garet (yağma) ediyorlar. Daha onların öte tarafında da bir kısım gevezeler vardır, bazı bahane ile parça parça etmek istiyorlar.”

İşlediği suçtan dolayı adaletin verdiği cezayı hazmedemeyip başkaldıran, başkalarını kötüleyip gıybet etmeyi alışkanlık haline getiren, söylenen sözleri kendi niyet ve hesabına göre çarpıtan veya içi boş tartışma ve gevezeliklerle vakit öldüren tavırları, gerçek ve sağlam bir demokrasinin tesisine engel olan veya bunu geciktiren eşkıyalar olarak niteliyor Üstad.

Okunma Sayısı: 2331
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-2

    22.2.2019 11:43:03

    Yine bugünkü "Türkiye mutsuzlaşıyor" haberi de (Yeni Asya,22.2) bize üstelik resmi kurum TÜİK eliyle ve diliyle aynı mealde şeyler söyleyerek ikaz etmiyor mu? Peki Türkiye niçin mutsuzlaşıyor, diye merak etmiyor muyuz? Mutsuzluk, yalnızca maddi şeylerin yokluğundan mı kaynaklanır? Toplumsal anlamda refah ve mutluluk, barış ve huzuru sağlamak için sosyal ve ekonomik politikalar geliştirmek ve uygulamak iktidarın görevi değil midir? Demek AB raporu meseleyi kendi standartları noktasından ele alarak aynı anlama gelen şeyleri söylüyor. TÜİK söyleyince kabul oluyor da AB söyleyince niye olmuyor? Artık demokrasi ve hukuku gasp eden ve katleden şu gulyaban,ilerden bu ülkenin kurtulması lazımdır. Sonuç olarak bunlar üçte toplanıyor:Cehalet, sefalet, tefrika. Bu üçünün olduğu yerde gerçek anlamıyla demokrasi ve hukuk olmayacağı gibi, toplumsal barış ve huzur, refah ve mutluluk da olmayacaktır. Önce bu üç düşmanın sırtını yere getirmemiz gerekiyor.

  • Gündüz Alp

    22.2.2019 11:28:44

    Sayın Güleçyüz, Bediüzzaman'ın ifade ettiği demokrasi ve hukuk düşmanlarının varlığı bugün de kılık değiştirmiş olarak devam etmektedir. Bir medeniyet, demokrasi, hürriyet... oluşumu ve projesi olan AB'ye girişimizi engelleyen de aynı şeyler değil mi? Yeni Asya'nın bugünkü manşeti işte bunun ifade ediyor: HAK İHLALLERİ AB YOLUNU TIKIYOR! Buna rağmen sözde AB taraftarı olan ve 17 yıldır bunu istediğini defalarca tekrarlayan iktidar cenahından gelen cevap nedir? "...niteliğindeki rapor kesinlikle kabul edilemez. Raporda yer alan asılsız iddialar ise, önyargı göstergesidir." Bu minvalde bu kaçıncı rapor. Yani AB bunu garezinden mi yapıyor? Rapora konu sorunlar var mı yok mu? Sorunları inkar etmek, reddetmek ya da yok saymakla çözüm olmuyor. Daha dün denebilecek tarihte, AYM ve AİHM kararları için "tanımıyoruz, bizi bağlamaz" denmedi mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı