"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Din, siyaset ve bürokrasi

Kâzım GÜLEÇYÜZ
31 Temmuz 2016, Pazar
Bu yazı 7 yıl önce yayınlandı.

Din adına iktidar talebi ve siyaset iddiasının farklı versiyonları var ve Türkiye bu eksende ortaya çıkan gerilimleri yaşamaya devam ediyor.  (...)

Bu farklı versiyonlara kısaca göz atarsak:

Bunlardan biri, söz konusu iktidar mücadelesini silâh ve şiddet yoluyla vermek ki, bu yöntem Türkiye’de zemin bulamadı. Barışçı ve sivil yaklaşımın ağır basması, silâhlı hareketten yana olan radikal tercihleri marjinalliğe mahkûm etti.

Barışçı yöntemde de iki eğilim öne çıktı:

Biri, siyaset ve parti yoluyla iktidara gelmek. Diğeri, siyaseti de dışlamamak, ama esas itibarıyla bürokraside kadrolaşmayı esas almak.

Din adına siyaset iddiasının ilk akla gelen örneği, Erbakan’ın başını çektiği millî görüş hareketiydi. 12 Mart’tan sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldığı halde, 1973 seçimi öncesinde AP oylarını bölmek için yine muhtıracılar tarafından önü açılan bu hareket, çeyrek asır sonra koalisyonla da olsa iktidar olma gücüne ulaşınca, ülke 28 Şubat badiresine sürüklendi.

Ve bu durumda millî görüşün sorumluluğu, RP’nin o dönemdeki en önemli isimlerinden birinin, “Bediüzzaman’ın haklılığını 28 Şubat duvarına toslayınca anladık” beyanıyla ikrar edildi. (...)

Bürokraside kadrolaşma stratejisini esas alan ve bu çerçevede AKP iktidarıyla çok yakın çalışan harekete gelince: 

Bu tercih de Türkiye’de giderek tırmanan gerilimde önemli paya sahip.

Yıllar öncesinden beri kapalı kapılar ardında yapılan “Bu milletin evlâtları mülkiyeye, adliyeye, askeriyeye, emniyete, hariciyeye... girmeli” telkini, son tartışmada iyice aleniyete döküldü. (...) “Sistemin can damarlarında, iz bırakmadan yol alacaksınız” söylemlerinin arşiv ve hafızalardaki kayıtları, bu tartışmalarla bir kez daha canlandı.

Haddizatında ve normal şartlar muvacehesinde “Milletin ferdi, millete ait kurumlara sızmaz, girmek hakkıdır ve girer” sözüne kimsenin bir itirazı olamaz. Ama bunun, prensip olarak devletle, iktidarla, siyasetle ilgisi olmaması gereken bir kanaat önderinden, kadrolaşma ve “ele geçirme” vehimlerini tahrik edecek veya en azından o vehimleri bahane edenlerce kullanılacak bir üslûpla sâdır olması, pek normal değil.

Kaldı ki, demokratik sürecin kendi mecrasındaki akışı içinde, bu milletin fertlerinin devlet kurumlarındaki varlığı her geçen gün daha çok hissedilir şekilde artıyorken, özellikle DP ve AP dönemlerinde başlayıp devam eden gelişme seyrinde Anadolu çocukları bürokraside daha fazla görev alıyorken, bunu belli bir cemaat bağlamında yürütülen özel bir proje olarak algılanmaya müsait söylemlere konu etmenin izahı ne?

Bu noktada çıkış yolunu yine Bediüzzaman gösteriyor. Din adına siyaset ve iktidar mücadelesi yapılamayacağını; siyaseti dine hizmet ettirmek için yine siyaset dışı bir duruşa ihtiyaç olduğunu; cemaatlerin işinin siyaset değil, dine hizmet olması gerektiğini ısrarla vurgulayarak...

Sıkıntı, bunlara uyulmamasından çıkıyor.

(19.6.09’da bu köşede çıkan bu yazı, Cemaatler ve Toplum-Siyaset-Devlet kitabımızın 48-9. sayfalarında da okunabilir.)

Cemaate sonradan farklı niyet ve maksatlarla girip, masum tabanı da bu sıkıntılara sokanların varlığı artık ayan beyan ortaya çıkmış durumda.

Tavrımız gayet açık: Biz cemaate farklı niyet ve maksatlarla girenlerin yanlışlarını değil, masum tabanın hukukunu savunmaya çalışıyoruz.

Okunma Sayısı: 4652
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • abuzuddın

    31.7.2016 18:29:27

    Cemaatin hatası daha çok içe dönüktür.Büyümenin ve dünyaya açılmanın getirdiği sıkıntılar ,bazı dejenerasyonlar yaşanmasına sbep olmuştur.Ancak bu ana maksattan ayrılmak anlamına gelmez.Hiçbir zaman bir iktidar amacı gütmemiştir.Öyle olsaydı bu kadar büyük bir organizasyonla Türkiyenin en güçlü partisi kurulabilirdi.Bunu yapmayıp neden bir partiyi ele geçirsin.Birde muhafazakar partiyi.KAYGININ BÜYÜKLÜĞÜ CEMAAT İÇİN BÖYLE BÜYÜK BİR ALGIYI OLUŞTURMUŞTUR.zaman en büyük tefsircidir ve çok yakında hükmünü koyacaktır

  • abuzuddın

    31.7.2016 18:28:00

    Sayın Güleçyüz ;her şeyden önce bilinmeli ki cemaatin yolu yönetmi zaten bellidir.Bugünkü iktidar aslen cemaat çizgisine gelmiş hatta onun yol ve yöntemlerinden faydalanmıştır.Asıl paralel olan iktidardır.Demokrasi,anayasa,hak hukuk,avrupa birliği,diyalog hizmet hareketinin savunduğu şeylerdir.Hiçbir cemaate karşı bir faaliyeti olmadığı gibi siyasilerden de bir beklentisi olmamıştır.Ancak yanyana görüldüğünden dolayı sanki siyasetin içindeymiş gibi gözükmüş ,birileride her istenenin verildiğini ifade etmiştir.Oysa hizmetler kendinden kaynaklı olup bu anlamda kimseye balılığı olamayan bağımsız bir harekettir.Eğer öyle olmasaydı bu kadar büyümezdi.

  • Davut Yıldırım

    31.7.2016 10:44:11

    '' Cemaate sonradan farklı niyet ve maksatlarla girip, masum tabanı da bu sıkıntılara sokanların varlığı '' cümlesi hariç , mükemmel ,harika br yazı olmuş .Cematteki sorunlar çok güzel belirtilmş . Ama masumları sıkıntıya sokan sonradan girenler değil , bilakis en başından en tepediklilerin hedefe ulaşmak için her şeyi mübah görmeleri .

  • ali

    31.7.2016 02:56:21

    Taban dediğiniz şahıslar ayen beyan ortada dediğiniz hususları dahi kabul etmiyor. cemaatin kadrolaştığını herkez biliyor cemaate sonradan giren felan yok amaç ve hedef başından çizilmişti.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı