"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinî değerleri millîleştirmek

Kâzım GÜLEÇYÜZ
29 Temmuz 2017, Cumartesi
Millîleştirmek, kamulaştırmak, devletleştirmek... Özel mülkiyet alanındaki varlıkların devlete devrini ifade etmek için kullanılan kelimeler.

Gelinen noktada millîleştirme ve devletleştirme yerine daha ziyade kamulaştırma tabiri tercih ediliyor. Meselâ yapılacak yol güzergâhındaki bina, arsa, tarlalar... rayiç bedel üzerinden tesbit edilen bir miktara göre devlet veya belediye tarafından satın alınıyor ve bu işleme kamulaştırma ya da istimlak adı veriliyor.

Vaktiyle moda olan ve özel mülkiyeti tanımayıp herşeyin devlete ait olmasını savunan sosyalist rejimlerde, fabrikalar, işyerleri, tesisler de kamulaştırılıyordu.

Türkiye de yakın zamanlara kadar, ekonominin büyük ölçüde devlete bağımlı olduğu bu tür bir sistemle yönetildi. Öyle ki, bizim için Küba ve Kuzey Kore dışında dünyadaki son sosyalist devlet nitelemesini yapan siyasetçiler dahi gördük.

Gelinen noktada ise tarifi mümkün olmayan bir karmaşa ile karşı karşıyayız.

Bir tarafta, yıllar içinde kurulan büyük tesis ve fabrikaların özelleştirme adı altında yer yer haraç mezat satılıp birilerine peşkeş çekildiği; diğer tarafta özel kesime ait firma ve holdinglerle bunlara ait kuruluşların kayyım ve TMSF operasyonlarıyla el konulup devletleştirildiği ve sonra yine özel olarak kayırılan birilerine transfer edildiği çelişkili bir tablo...

Bu, işin ekonomiye bakan yönü.

Bunun yanında dinî ve manevî değerlerin bile “devletleştirilmesi” söz konusu.

Tipik örneklerinden biri, gerçekte dinî bir kavram olan ve ecrini sadece Allah’ın vereceğine inandığımız şehitlik payesinin, kriterleri devlet tarafından belirlenip ayrımcı yaklaşımlarla uygulamaya konulan “resmî bir statü”ye dönüştürülmesi.

Veya camide İstiklâl Marşı okutulması.

Yahut, Başbakanın yakınlardaki bir beyanında Hz. Ali’ye (ra) atfettiği “Herkesi affedin, ama vatana ihanet edenler hariç” sözü. Tamamen devletçi, ideolojik ve ötekileştirici bir nitelik kazanmış olan “vatana ihanet” ithamının Hz. Ali’nin ismi kullanılarak telâffuz edilmesi, tipik ve veballi bir istismardan başka ne olabilir?

Oysa dinî değer millîleştirilemez.

***

Nagehan Alçı: Eğitimde temel sorun Kemalizm. Allah aşkına, “Atatürk ilke ve inkılaplarına göre din anlatımı” diye bir başlık olabilir mi?

“Anayasal düzeni kaldırmaya teşebbüs”le suçlanıp darbecilik ithamıyla yargılananların bile tahliyesine başlanmışken gazeteciler hâlâ içeride.

Hele bugünün dünyasında hiçbir yönetim hukuksuzluk ve keyfîlikler üzerine oturamaz. Bu tür uygulamalar ilanihaye sürdürülemez.

Okunma Sayısı: 5947
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan ERKİŞ

    29.7.2017 17:58:15

    (5) Evet hem Ahmet Battal beyin "hukuk devleti ve adaleti-3" yazısı hem de M.Ali Kaya beyin "Siyasal İslam anlayışı" başlıklı yazıları, sizin bu yazınızla da bir manada alakadar görünüyor. Zira A.Battal beyin yazısı çözümün demokratik hukuk devletinde olduğuna işaret ederken, M.Ali Kaya beyin yazısı da "Siyasal İslam" ideolojisinin farklı versiyonlarını nazara vererek çözümden ziyade çözümsüzlük getirdiğine işaret etmektedir. Bu iki tenvir edici yazıyı "Dini değerleri millileştirmek" yazınızla birlikte mütalaa ettiğimiz zaman, böyle bir proje, Türkiye'nin hür ve demokrat dünyanın saygın bir üyesi olmak için demokratik hukuk devletine giden yolda engelleyici aparatı olarak kullanılabilir. Ayrıca İslamı siyasi ideoloji seviyesine indirerek diğer ideolojiler ile siyaset zemininde kavgacı, çatışmacı, ayrıştırıcı bir unsur haline getirerek dine adaveti netice verir. Yani -varsa- "dini değerleri millileştirmek" projesi, tabiri caizse "abesle iştigal" olacaktır.

  • Özcan ERKİŞ

    29.7.2017 17:35:19

    (4) Hasılı kelam, Siyasa İslamcı iktidar, sırf iktidarlarının devamı ve düşündükleri tek adamlık sisteminin tahakkuku için,"dini değerleri millileştirmek" niyetinde iseler; biz ve onlar bilmeli ki bu niyet "iyi" niyet değildir. İyilik zannıyla kötülük yapmak demek olan bir vaziyettir. Zira İslam coğrafyasında, siyasi ideoloji ile İslamı bulamaç haline getirerek halka takdim edenler, sorunlara çare olmak yerine coğrafyanın daha da karışmasına, müstevlilerin aç kurt misali İslam diyarlarına üşüşmesine sebep olmuşlardır. Bediüzzaman Risale-i Nur'larla, bir asır evvelinden, yaşadığımız asrın hususiyetini ve bu hususiyete uygun reçeteyi yazmıştır. Yüzyılımız, hürriyet ve ittifaklar asrıdır. Tek adamlık ve tahakküm asrı değil. Hem Tevhid dini birleştirici iken, bunu siyaset ve tefrikaya alet edenler, topyekun milletin tokat yemesine sebebiyet vermiş olmakla mes'ul olurlar.

  • Özcan ERKİŞ

    29.7.2017 17:18:00

    (3) Siyasal İslamcı iktidarın "dindar nesil" yetiştirme projesinde temel argüman, hedef ve maksat, "Siyasal İslam" ideolojisi, kaynak da Orta Doğu'nun Siyasal İslam hareketine kaynaklık eden eserler ise semere ve netice, istenen ve beklenen şekilde olmayacaktır. Zira Orta Doğu'nun ahvali ortadadır. Mesela bu projede Risale-i Nurlar ve Bediüzzaman'ın yeri var mıdır ve olacak mıdır? Yoksa bugün Türkiye'yi bu hale getiren menfi ve menfaatçi siyaset tarzı, söylemi ve eylemi ile siyasi, iktisadi ve içtimai problemleri çözmek zor görünüyor. Bir de GDO'lu besinler misali dinin özü, aslı ve esasıyla örtüşmeyecek bir şekilde "millileştirme" adı altında hem dinin hem dindarın genetik kodlarıyla oynamak demek olan bir proje varsa ( inşaallah yoktur) neticenin "zafer" olmayacağını şimdiden söylemek zorundayız.Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.

  • Özcan ERKİŞ

    29.7.2017 17:00:48

    (2) M.Ali Kaya beyin bugünkü "Siyasal İslam anlayışından demokrasiye dönüş" başlıklı ve tenvir edici yazısında izah ettiği gibi "İslamın siyasal bir ideoloji olarak ortaya çıkması 1900'lü yıllardan sonra, Müslümanların ezilmişliğinin ve geri kalmışlığının sebebinin İslam'dan uzaklaşmaktan kaynaklandığı düşüncesidir" diyor. Tedenninin (geri kalmışlığın) sebebindeki tespit doğru. Lakin İslamın hakaik ve kemalatını, iktidarlarına basamak, siyasetlerine alet etmek maksadıyla, menfi siyasi ideoloji ile bulamaç haline getirerek, halka reçete olarak takdim etmek yöntemi problemli olduğundan, çözüm yerine çözümsüzlüğü netice vermektedir. Türkiye'nin hal-i hazırdaki ahvali buna şahittir. Bırakın dini millileştirmeyi, dinin siyasete alet edilmesi bile içtimai /toplumsal hayatta nasıl vahim neticeler verdiği ortadadır. Hal böyle iken böyle bir proje -varsa- durum daha da fazla vahamet arz ediyor demektir.

  • Özcan ERKİŞ

    29.7.2017 16:40:27

    Sayın Güleçyüz, "dini değerleri millileştirmek" meselesi daha baştan dinin ruhuna,özüne, hususiyetine ters. Millilik; bir millete has, hususi, yerli ve lokal bir durum.Kuşatıcı ve ihata edici değil. Çünkü bir millete uyan "milli" dediğimiz değerler, sair milletler için uygun ve milli olmayabilir. Oysa din-i Mübin ise cihanşümul yani evrenseldir. Muhatabı bütün insanlık. Saadet-i dareyni (dünya ve ahiret mutluluğunu) tazammun eden, vahy-i ilahiye müstenit, ilahi emir ve nehiyler mecmuası olan dini gönderen ile insanı yaratan Cemal ve Kemal sahibi Zat (cc) aynıdır. Bediüzzaman Hz.nin dediği gibi "Din umumun mukaddes malıdır. Hiç bir siyasete alet ve tabi olamaz." "Dini millileştirmek" demek, onu, beşerin ideolojik seviyesine indirmek demektir. Bu ise dinin tahrifi ve tahribi olmaz mı?

  • Ramazan çalışan

    29.7.2017 13:27:03

    Maddi ve manevi herşeyin devletleştirilmesi,sonrada devletin kutsallaştırılarak yapılan gayri muşru işlerin bu kutsalın ardına sıgınarak meşrulaştırması büyük bir hatadır.Devlet bir mekanızmadır.onu idare edenler ehil olursa büyür genişler ve güçlenir,ehilm olmazsa küçülür daralır zayıflar "Üstelik devleti kutsallaştırma demokratizmi ve belli çerçevede fikir hürriyetini de öldürüyor." dolayısı ile devlet kutsaldır,eleştirilemez en doğruyu bilir ve uygular yerine devletin dışıdada bu işi bilenler vardır,{Sivil toplum örgütleri,Aydınlar, kanaat öndrleri gazeteciler vs},onlarıda dinlemek nazara almak lazımdır diyerek DEVLET MİLLET EL ELE Felsefesi ile hareket etmek lazımdır.Buda daha çok DEMOKRASİ İle olur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı