Risale-i Nur basımına getirilen keyfî bandrol engelinin 240. gününe gelip dayandığımız bir noktada, iktidarın, kendi eseri olan bu sorunun “çözüm”ü olarak ortaya atıp Meclisten geçirdiği “devlet tekeli” maddesinin uygulanması için hazırlayıp yürürlüğe koyduğu hükümet kararnamesi gündemde.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, ilk imzayı kendisinin attığını duyurduğu kararnamenin Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığını deklare etmesinden beş gün sonra, söz konusu kararname Resmî Gazete’de yayınlandı.
Bu gecikmenin sebebi, muhtemelen, CHP tarafından, devlet tekeli maddesinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebiyle yapılan başvurunun Pazartesi günkü AYM toplantısının gündemine alındığının duyurulmasıydı.
Mahkeme bu toplantıda başvuruyu ele alarak esastan incelemeye ve yürürlüğü durdurma talebini de o zaman görüşmeye karar verdi. Şayet yürürlüğü “ivedilikle” durdurmuş olsaydı, hükümet kararnamesinin Resmî Gazete’de yayınlanmasının da önüne geçilebilirdi.
Şimdi maddeyi iptal etse bile bu karar geçmişe dönük olarak işlemeyeceği için, kararname şimdilik uygulamaya konulabilecek. Ama bu defa da Danıştay engeline takılması kuvvetle muhtemel. Kimse Yok Mu derneğinin izinsiz yardım toplama yetkisini iptal eden kararnamenin Danıştay’dan dönmesi gibi.
Hatırlanacağı gibi, risale kararnamesinin Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığı haberinin kamuoyuna duyurulduğu Cuma günü bu köşede çıkan “Nedir bu telâş?” başlıklı yazımızda, AYM kararı beklenmeden böyle bir tasarrufa gidilmesinin yanlış olacağını belirtmiştik.
AYM’den şu aşamada yürürlüğü durdurma kararının çıkmaması, hükümeti cesaretlendirmiş gibi görünüyor. Ama süreç devam ediyor.
Devlet tekeli maddesinin AYM’de, ona dayanılarak çıkarılan kararnamenin de Danıştay’da iptali durumunda, risalelerin neşir ve basım hakkının Diyanet’e devri üzerinden yapılacak tüm tasarruflar geçersiz hale gelecek.
Ve yeniden başa dönülmüş olunacak.
Temennî edelim ki, hiç hakkı ve yetkisi olmadığı halde, dahası evrensel hukuk ölçülerini hiçe sayıp bu kriterlere meydan okuyarak risale reşriyatına el koyan ve eserleri “koruma aldatmacası” ile devletleştiren derin iradenin bu keyfîliğe ortak ve alet etmek istediği Diyanet, yeni oluşan bu belirsizlik sürecinde gerekli itina ve dirayeti göstersin; kendisini de, risale neşriyatını da zora sokacak dayatma ve emrivakilere boyun eğmesin ve teslim olmasın.
tweet 1: Diyanet, “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık” cenderesinden kurtarılmadan, nasıl olacak da Beşinci Şua ve Emirdağ Lâhikası’nı basacak?
tweet 2: “Diyanet varken sen hangi yetkiyle dinî neşriyat yapıyorsun?” sualine Üstadın cevabı: Hak ve hakikat, iman ve Kur’an inhisar altına alınmaz.