"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ergenekon fos çıkarken

Kâzım GÜLEÇYÜZ
07 Aralık 2018, Cuma
Bir zamanlar, o günkü Başbakanın “Millet adına savcısıyım” diyecek kadar “sahiplenmiş” göründüğü Ergenekon davasında gelinen nokta, esas hakkındaki mütalâasını bildiren savcının “Böyle bir örgütün varlığı tesbit edilememiştir” şeklindeki görüşüyle tezahür etti.

Sürecin ilk zamanlarında, bu adla anılan örgüte de “terör örgütü” denilip ETÖ kısaltması kullanılmıştı. Ama bilâhare “Böyle bir terör örgütünün varlığı kesin değil” denilerek, artık bu adın kullanılmaması yönünde resmî yazılar yazılmıştı.

Operasyonlar başladığında biz konuya temkinli yaklaşmış, olayı Kemalist cenahın kendi içindeki bir çatışma olarak yorumlamıştık.

Bize göre çatışmanın bir tarafında klasik darbe yönteminde inat eden, diğer tarafında ise Kemalist sistemin ülke ve dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak daha sofistike metodlarla sürdürülmesi gereğini savunan anlayışlar vardı.

(www.yeniasya.com.tr/2008/07/22/yazarlar/kgulecyuz.htm)

Biz orada darbeler ve darbecilerle hesaplaşılmasından yana bir tavır ortaya koyduk. Ama bunun hukuk kuralları çerçevesinde yapılması gereğini savunduk. Âdil yargılanma hakkına gölge düşüren uygulamaları, tartışmalı gözaltıları, uzun tutuklulukları, soruşturma ve yargılama süreçlerindeki usul hatalarını eleştirdik.

Peşinden Balyoz operasyonları ve davaları geldi. Orada süreç daha hızlı işledi. Yargılamalar sonuçlandı, hattâ çoğu kararlar Yargıtay’da onaylanıp kesinleşti. Ama benzer sorunlar orada da söz konusuydu.

Derken, derinlerde yüz seksen derecelik bir manevranın altyapısı hazırlanıp, iktidar cenahından sâdır olan “Orduya kumpas kuruldu” söylemleriyle işin seyri değişti ve olay tersine döndü. Yasal düzenlemeler yapılarak, kesin hüküm giyenler dahil, bütün sanıkların tahliyesi sağlandı.

Sürecin bütün safahatı gibi bu keskin dönüşün işaretlerini de yakından takip edip kayda geçirdik ve iktidarın Ergenekoncularla ittifak kurarak, ortaya atılan yeni heyulânın üzerine beraberce gittiklerini belirttik.

Gelinen nokta, bir cihetiyle, Ergenekon ve Balyoz’un, son derece insafsız yöntemlerle alınan bir rövanşı niteliğinde.

Hukuk ve adaletin en temel ilke ve prensipleri çiğnenerek.

***

Bu seçim de kutuplaşmaya kurban edilmesin

http://www.yeniasya.com.tr/video/bu-secim-de-kutuplasmaya-kurban-edilmesin_480156

Okunma Sayısı: 6277
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    7.12.2018 10:08:27

    Bugün fikr-i intikam ile yargıyı "falaka" sopası gibi kullananlar, hukukun ve adaletin evrensel ilkelerini alenen ve pervasızca çiğneyenler yarın öbür gün aynı duruma düştüklerinde, adalete ve hukuka ihtiyaç duyduklarında aynı muameleye maruz kalırlarsa şikayete hakları olur mu? Ve böyle bir yargıya güvenir mi? Fevkalade yanlış, hatalı ve tehlikeli bir yol ve yöntem izlenmektedir. Ülkenin ikbali ve istikbali ile toplumsal barış ve huzurun teminatı adalet, demokrasi ve hukuktur. Bunların bozulmasını istemiyorsak yargının yakasını rahat bırakmak gerekiyor. Tarafsız ve bağımsızlığına ilişmemek esas olmalıdır. Yani kuvvetler ayrılığı. Bir de yargıç üzerinde baskı ve korku oluşturmamak. Ki kararlarını adil, cesur ve özgürce verebilsin. Yoksa "vesayet altında ve uzatan kumandalı yargı" acı gerçeğini ve acı sonuçlarını yaşar dururuz. Artık güzel şeyler duymak ve görmek istiyoruz....

  • Gündüz Alp-2

    7.12.2018 09:52:32

    Milletin hak ve hukuku için darbecilerle yine hukuk içerisinde hesaplaşma mümkünken; öncesinde, bundan siyasal rant devşiren iktidar cenahı bilhassa 17-25 Aralık'tan sonra rota değiştirmiş, savcısı olduğu sürecin avukatı olarak eyleme "kumpas" ismini vererek davanın akamete uğramasına sebep olmuştur. Fakat kamu vicdanı bunu hâlâ kabullenmiş değildir. Ve bugün aklı başında herkes ülkenin idaresinin mevcut iktidarda değil arkasındaki "muktedir" güçte olduğunu yazıp çiziyorlar. O muktedir güç de Türkiye'yi kendi bildikleri ve istedikleri antidemokratik usullerle yönetiyorlar. Demokrasi ve hukukun rafa kaldırılması bize, kendi lisanı ile bağıra bağıra bir şeyler söylemiyor mu? En temel evrensel hukuk ilkelerinin bile alenen (üstelik pervasızca) çiğnenmesi bir "rövanşa" işaret ediyor. Bu rövanşın aleti de ne acıdır ki ülkede adaleti tesis etmekle görevli olan yargıdır. Sözü Ziya Paşa'ya bırakalım: "Kadı ola dâvâcı ve ve muhzır dahî şahit/Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet?"

  • Gündüz Alp

    7.12.2018 09:12:07

    Sayın Güleçyüz, "savcısıyım" diye başlatılan "kumpas" denilerek ara verilen ve nihayet yargı cenahının" böyle bir örgütün varlığı tespit edilememiştir" hükmüyle bitirilen bir davanın; safahatında usûl hataları olsa bile -sizce- inandırıcı mı? Kanaatimce değil. Öyle olduğunu kabul edersek, Türkiye'de hiç darbe ya da darbeye teşebbüs olmamış, darbe benzeri süreçler yaşanmamış, dememiz icap eder. 1960'tan bu yana neredeyse her on yılda bir darbe yaşayan ülkedir Türkiye. Bu gerçeği ne çabuk unutuverdik.12 Eylül darbesini yapabilmek için "şartların olgunlaşmasını" bekleyenler ve çok sonra bunu açıkça ifade edenler darbeci ve cuntacılar değil miydi? Bugün bile bu damarın hâlâ yaşamakta olduğuna inanıyorum. Türkiye büyük ve tarihi bir fırsatı kaçırmıştır. Şimdi de kaçırılan bu fırsatın faturasını hepimize ödetiyorlar.

  • Ali R. Yardimoglu

    7.12.2018 03:35:44

    RN' un dersiyle, tam isabetli analizili 1yazi, bravo ve barekAllah..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı