Geçen 21 Temmuz’da çıkan yazımızın başlığı “Seçim kararını iktidara bırakmayın” idi. Bu çağrımızın adresi ve muhatabı elbette ki muhalefetti. Ardından, özellikle son haftalardaki yazılarımızda muhalefetin çok daha hareketli ve etkin olması gerektiğini vurguladık.
Bu çerçevede, partiler arası temasların arttırılması ve demokrasi-adalet-hukuk ekseninde güçbirliği yapmaları çağrısında bulunduk.
Son dönemde bu istikametteki gelişmelerin hızlandığını memnuniyetle görüyoruz.
Partiler arası ziyaret trafiği sıklaştı ve karşılıklı ziyaretlerde önemli mesajlar veriliyor.
Liderlerin halkla doğrudan yüz yüze geldiği programlar, yurt gezileri, esnaf ziyaretleri de devam ediyor ve bu vesileyle toplumun nabzını tutma fırsatı da doğmuş oluyor.
Koronanın getirdiği kısıtlamalara rağmen devam eden bu buluşmalar da çok önemli.
Böyle bir hareketlenme ortamında önce bazı milletvekillerinin, daha sonra anamuhalefet liderinin erken seçimi seslendirmeye başlaması ve bu istikamette yaptığı çağrılar da.
Bunların diğer muhalefet partilerinde de hemen mâkes bulduğunu görüyoruz. Hepsi aynı yönde benzer mesajlar veriyorlar: “Türkiye 2023’e kadar bu şekilde devam edemez. Gelecek senenin ilkbaharından itibaren erken seçimin gündeme gelmesi artık kaçınılmaz.”
Gerçekten Türkiye bunaldı. Adalet sistemi çöktü. Siyaset tıkandı. Ekonomi her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Rakam oyunlarıyla gerçekleri örtme çabaları, derin kriz tablosunu artık daha fazla gizleyemiyor. Dış ilişkiler giderek daha da çıkmaza giriyor. Gittikçe yalnızlaşıyor ve dünyadan kopuyoruz.
Tek adam rejiminin memleketi getirdiği yer burası.
Burnundan kıl aldırmayan iktidar blokunun erken seçim taleplerine cevabı, beklendiği gibi gayet öfkeli ve her zamanki gibi nezaketsiz bir üslûpla reddetmek oldu. Ve bunda şaşılacak birşey yok. Çünkü bu fevrî ve asabî tepki, anketlerde baş aşağı gittiğini ve arkasındaki halk desteğinin hızla eridiğini görmekten kaynaklanan bilinçaltı panik ve korku psikolojisini ele veriyor ve gayet “normal.”
Sistemin iyice işlevsiz hale getirdiği Meclisin “tarafsız” (!) Başkanı da “Karar için gereken 360 oy çok zor” diyerek iktidarın bu tepkisine destek verdi.
Ama seçim talebi burnundan soluyan topluma mal edilirse kimse önünde duramaz.